zaman zaman farkına vardığım, farkına varmamla beraber büyük bir aydınlanma yaşadığımı sandığım ancak aslında bir haltın farkına varmadığımı fark ettiğim bi sikimsonik an. yaşıyorum ve öleceğim.
an itibariyle x olmuştur
*
bu başlıktan feyz alıp ilişkinize yön vermeyin.
bir tavsiye: tanım
aç bitir salam, yoğurt ve litrelik coca cola zerodan oluşan, yıllarca yaptığım akşam yemeği.
iyi hâlâ hayattayım.
her şey olmasa da bir çok şeyi tamir ediyorum. usta çağırıp para ödemeyi istememek de değil, bozuk bir şeyi tamir etmenin arzusu damarlarıma işlemiş. meslek hastalığı herhalde
*
göz altlarımdaki koyu renkli çukur. milletin kaan tangöze, nejat işler, javier bardem sevdası bitmedikçe bu beğeni de bitmez diye düşünüyorum
*
kardemir karabükspor'un yeni siyahi forveti sandım başlığı ilk gördüğümde
*
muhtemelen kaybetme korkusu yaşayan insandır. ve olasılıkla, çocukluk yıllarında ebeveynleri tarafından koşullu sevilmiştir.
sabah iş var. uzatmalara gitmesin, ingilizler bir tane atıp fişi çeksin istediğim maç.
edit: öyle de oldu. eyvallah watkins yoldaş, eyvallah.
zorba değil, zorbalar vardı. yokluk içerisinden çıkıp kendime hayat kurmanın hayaliyle çalışıp çabalarken “nolacak âlim ulema mı olacan hahaha” derlerdi.
âlim ulema oldum mu bilemem ama hayatımı kurtardım, onlar babalarının yalvar yakar soktukları işlerde vasıfsız eleman olarak çalışıyorlar.
ikisi de üzücü ancak terk edilme ile ölüm durumunun yarattığı kayıp duygusu arasında temel bazı farklar vardır.
terk edildiğinizde, siz terk edilirsiniz. bi yerde sizinle olmak istememe durumuyla yüzleşirsiniz. ancak hala iletişim kurabilme ve işleri yoluna koyabilme umudu sizi hem umutlu tutar hem de ulaşamadıkça ıstırap çekersiniz.
ölüm ise sizin terk edilmeniz değildir. kaybın yarattığı travma tepkisi “bu neden benim sevdiğimin başına geldi” düşüncesini yaratsa da kaybın kabulü terk edilmeye göre daha keskin olur. çünkü artık yoktur. ulaşamazsınız.
demem o ki acı yarıştırmayın, ikisi de üzücüdür.