sevgili oğlum sayesinde tüm playlistine hakim olduğum ama filmin kendisini henüz izleme şerefine erişemediğim animasyon filmi. şarkılar bir animasyon film için fazlasıyla başarılı, kliplerden gördüğüm kadarı ile animasyon da gayet güzel, özenilip yapılan işler kendini belli ediyor.
onu yorumlamayayım
ona bir şey demeyeyim
o konuyu geçelim
onun ne dediği beni ilgilendirmiyor…
gündemı yorumlamak üzerine program yapmaya girişen ama sonra da konu beğenmeyen gazeteci. sorsan “e yorumlamak istemeden ben aslında tavrımı düşüncemi ortaya koyuyorum” falan diyecekse o zaman diğer konularda da aynı şekilde cevap vermesi mantıklı olacaktır. deniz zeytek’i izleyen kişiler zaten haberlerde anlatılanların ne olduğunun farkında, insanların kendisini kendilerine sunabileceği başka bir bakış açısı var mı, konulara dair özel bir malumatı var mı diye izlediğini anlamamış herhalde.
gülen ile fotosunu da yeni gördüm, zaten hep orta yolcu gelen biri olduğundan şaşırtmadı.
gerçekleşmesi durumunda evine yerleştikten sonra "herkesin bir de yazlığı olsa" diyecek tiplerin ıslak rüyası.
kimin tavuğuna kışt dediğini merak ettiğim kadın.
üyelik ücretlerinin avrupa ülkelerine nazaran komik olduğu platform. “avrupa’daki zengin abi, 15 euro koymaz” demeyin, 15 euro avrupa’da iyi paradır. türkiye’de 2,5 euro veriliyora eğer o zaman platforma yerel fiyat politikasından dolayı teşekkür etmek gerekir.
kendimi neredeyse bildim bileli içinde olduğum durum. alacağım vardır da vereceğim olmaz, kredi kartı borcumu zamanında ve tam öderim, ödeyemeyeceğim veya öderken beni çok zorlayacak, hayat kalitemi çok düşürecek borçların altına girmem vs. bunun artısı tabii ki kafa rahatlığı ancak öte yandan risk iştahının olmaması, borçla krediyle yaşamın zor gelmesinden ötürü de ev almak, araba almak vb gibi büyük yatırımlara karşı hep soğuk oldum. iki sene önce neredeyse tüm maaşını aldığı eve ve arabaya yatıran arkadaşımın "iki seneye enflasyondan bu paralar komik kalacak, çerez parası diye ödeyeceğim" lafını dinlesem şimdi ikinci evinin ve arabasının sahibi olan arkadaşım gibi ben de ekstradan mal mülk sahibi olacaktım ama yine de çok pişman değilim.
ülkede akılcı vergiler, gelir adaleti veya düzgün yolların olmadığını söylemek kolay. ama millette de akıl yok. 50 yıllık arabaya 5 kişi biniyorsan eğer, bir zahmet seni karşı şeritteki adamın altına sokacak şekilde arabayı kullanmaman gerektiği de biliyor olman gerekiyor.
avrupa’da arabalar 10 yaşını geçtiğinde doğrudan çöpe gitmiyor, 40-50 yıllık arabaları yolda görmek mümkün ama hiç birini mal gibi kullanırken görmek mümkün değil.
ülkedeki en büyük dert önce cahillik, neden olarak sunduğun kalan her şey ise cahilliğin sonucu.
amk ne ulvi düşüncesi vardı da düşünceden yazıya dökemedi gerçekten çok merak ediyorum, abicim git kaç harf kullanıyorsan kullan be anlatmak istiyorsan anlat. üşenmedim oturup özgeçnişini okudum bildiği ikinci bir dilden falan da bahsetmemiş, doktorasını tamamlayamamış, konuştuğu konu hakkında yetersiz olduğu halde sallamış. klasik bir türkiye vasatı örneği.
saçma sapan ve kararı alandan tut da olayı buraya taşıyan herkesten bazı konularda şüphe ettirecek seviyede anlamsız karar.
şu sözün peygamber hadisi olduğunu ben bilmiyorum mesela, bilsem de farketmez burada yapılan espride esprinin muhatabı peygamber değil bir şey değil, tam anlamı ile fatih altaylı’dan sonra gerçek anlamda niyet okumayla güme giden adam.
bu arada fatih altaylı da kendisine bugünkü yayınında cahil demiş, o da ayrı bir konu.