immrheckles

Mayıs 2017 - 67 Entry - 1 Follower - 0 Following
Last Entrys:
hayatın kısa olduğunu düşünmüyorum. hayat yeterince uzun. hayatın bu uzunluğu beni çıldırtıyor.
insanların deneyimleyeceklerinin bir sınırı var. en azından maddi olarak über zenginler hariç bu böyle diyelim.
tekrara düşen şeylerden kaçıncı tekrarda hala zevk alabileceksin ki.
ve çalışmak zorunda olan birisi, yılda belirli bir zaman dilimi tatili olan birisi, bu deneyimlerin çeşitliliğini ne kadar arttırabilir ki?
o yüzden hayatın bu anlamsız uzunluğu insanları çıldırtması gerekiyor.
en azından beni çıldırtıyor.

hayatın kısalığının kimseyi çıldırtmıyor oluşu - 1 favorites -
dert dolup taşsam, dört bir yanımı elem, keder kaplasa ağzımı açıp da anlatabileceğim kimse yok. bu mecaz da değil. zaten biliyordum ama bu başlığı görünce sahip olduğum ama saklanan bu duygu çok güçlü şekilde kendini hissettirdi.

ekşi itiraf - 1 favorites -
yeni ödeme yöntemi öncesi acaba alsam mı dediğim oyun 2 bin tl.

call of duty modern warfare 3 - 1 favorites -
üyelik satın almayı düşündüğüm uygulama.
bedava muadilleri var. ya da ücretli muadilleri var. kullananlar hangisini önerir acaba?
bir de direkt kendi fiyatından mı almak gerekiyor? yoksa kupon falan oluyor mu?

quillbot.com - 1 favorites -
halk gayet de coşkulu kutluyor. her yer tıklım tıklım. sönük geçecek denilen durum halka yansımadı.
başka sistemler daha iyisini yapabilecek durumdaydı ama yapmadı.
ama halk üst düzey şekilde bu coşkuyu açığa çıkardı.
ne mutlu yüzüncü yılımıza.

100. yıl coşkusunun olmamasının asıl nedeni - 3 favorites -
tehlikeli oyunlar - oğuz atay

ölmek istiyorum. güzel kalmak için yapabileceğim tek hareket bu. 15

oysa, kitaplardan söz ederken sesin ne kadar farklıydı 15

olduğu yerde döndüğünü hissetti; rıhtıma çarpan bir gemi gibi bir iki kere sallandıktan sonra yerine oturdu, gözlerini açtı: karanlığı gördü. gözlerimi açtım mı? hayır, gerçek karanlık bu kadar karanlık olamaz. 21

belki yarın sabah soğukta uyanmanın bir anlamı olur, sana çay pişirmek gibi. ayaklarımın ucuna basarak yürürüm yataktan kalkınca. tahtalar gıcırdar. hayır, zamanla öğrenirim hangi tahtaların ses vermediğini. sonra ne yaparım? uyanmadı, çayın hazırlandığından haberi yok diye sevinirim. bütün hayatımı, en ince ayrıntılarına kadar düşünerek hesapladığım iyiliklerin hayaliyle geçirdim albayım. artık ne olacaksa olsun istiyorum. 23

hayalimdeki günleri bile böyle küçük hesaplarla geçirdim işte albayım. aklımın içini örümcek ağları sardı; kafamın sandalyelerinde elbiseler, gömlekler, çoraplar birikmeğe başladı; kurduğum hayaller, bir bekar odasının dağınıklığına boğuldu. düşüncemin duvarlarına resimler asmak istediğim halde bir türlü olmadı. belirli noktalara biriken eşya, odanın çıplaklığını daha çok ortaya çıkardı. 24

ben daha dünyaya gelmemiştim. doğmuş olsaydım muhakkak gelirdim. 27

yoksa aslında hepimiz başkalarına daha iyi yerler açabilmek için katlanmış bir konumda bulunuyoruz. 45

bütün gücümle uyanık kalmalıydım; başkalarının rüyalarını görmemeliydim. 63

kişiliğini korumak için, bazen yaşamamak gerekiyor. 68

neden, sözleri değil de insanları itham etmeğe kalkışıyorsun hemen? 72

beklenen geç geliyor; geldiği sırada insan başka yerlerde oluyor. 73

huzurumuz var da denemez. vaktimiz bol olduğu için, bütün günümüzü huzursuzlukla dolduramıyoruz sadece. 74

gözleriniz çok ses çıkarıyor albayım 74

ilk gülümsemeyi o anda, ihtiyaç yüzünden icat ettiler. 78

kendimle konuşurken bile onun hoşuna gitmeğe çalışıyordum 82

iyi niyetlerle iyi eserler verilemeyeceğini neden hatırlatmıştı? 82

onu hayalimde kötü durumlara düşürerek intikam alırdım 83

sonra beni de dinlerler diye çok dinledim 86

fırsatlardan yararlanmak istemeyen insan, fırsatın dağıtıldığı sırada orada bulunmaz. kendisini yararlı bir emrin kalbine sunamaz. 88

insan bazı güçlüklerden, ancak onları unutmak suretiyle kurtulabiliyor albayım 89

karım düşündüğü için, ev işlerini de ben görüyordum albayım. çok düşünceli kadındı: durmadan düşünürdü 90

kötü hayelleri içeri bırakma. biz burada çok sıkışık bir durumdayız. 92

dünyaya alışmamış ve alışamayacak adımlarla yürüyorlardı 93

kelimeler albayım bazı anlamlara gelmiyor. kelimeler, albayım, hangi anlama geliyor. 101

bir şey yapalım ki albayım, sonu gelmesin. 104

beni yaşatmadı aslında, benimle birlikte yaşamadığı için. 120

düşüncelerini sonuna kadar izleyememişti galiba ve kafasının dağınıklığına kızdığı için yataktan kalkmıştı. 121

demek ki, yolda durmak mümkün olmuyordu; böyle bir hürriyet yoktu. sadece sürüklenme, kalabalığın akışına kapılma hürriyeti vardı. 122

yetişmeğe çalışmanın telaşından oluyor bütün bunlar. 133

işi öylesine şakaya getiririm ki gerçeğin anlamı kalmaz. 135

gerçekten yaşamadığımı söylemiştim. (ukala!) acı bir yaşantıdan sonra insan, ancak bedenine eziyet ederek günlerini sürdürebiliyor. 139

bazı güçlüklerim vardı. konuşmakla geçeceğini sanıyordum. 140

insan görmekle bile bazı şeylerin ağırlığına dayanabilir, avunabilir, hayal kurmağa devam edebilir. sen anlamazsın tabii. anlamak için, insanın bazı eksik yönleri olmalı. 140

bana kötü bakmıştınız. okurken sayfalarımı buruşturmuştunuz. 143

biz onları kafamızdaki oyunlara uydurmağa çalışırken onlar -kafaları olmadığı için- bizi hayata uydurmağa çalışırlar. 150

bütün kusurlarıyla seviyorum onları. belki de bu kusurları yüzünden seviyorum. 151

kelimelerle düşünülmüyor. 153

gündüz, çevremizde dolaşan bir sıcaklık ve gece yatağımızda bir rahatlık ya da gündüz, çevremizde bir rahatlık ve gece yatağımızda dolaşan bir sıcaklık uğruna bütün hayellerimizden vazgeçmemiz gerekiyordu. 154

bir türlü sonuna gidemiyorduk rüyalarımızın. korkuyorduk. korkuyordum. hayellerinde bile korkar mı insan? hayellerinde bile kadınlar, insanı azarlar mı? hayallerine bile hükmedemez mi insan? böyle yerleri atlıyordum neyse; bazı ayrıntılara girmiyordum. oysa, ayrıntılara inilmezse sonuca nasıl ulaşılabilir? hiçbir yere ulaşamıyordum. başarısızlığın yarattığı öfke yüzünden hayallerimin düzeni bozuluyordu: pusuda bekleyen kötü hayaller, eziyet eden görüntüler birden saldırıyordu üstüme. yarım kalmış işkenceler, artık sıralarının geldiğini düşünerek ortaya çıkıyordu. 156

ağzının, güzel dudaklarının kenarında bir gülümseme yaratmak için, ne uzun yollardan geçiyorsun. kendinden veriyorsun ve durmadan eksiliyorsun. oysa bazı insanlar, oldukları gibi kalarak, elde ederler istediklerini. ben, kanımı damla damla süzerek veriyorum. 158

oysa, birikmiş alacaklarım vardı bu dünyadan. çünkü kötü bir yaşantıydı. 158

bizim gibilerin hayatında güzellikler, kısa süren aydınlıklardır. 158

bir sonuca varmadan dağılan binlerce konuşmanın acısı çöktü içine. ölü doğduğu için, kimsenin içine işlemediği için hemen unutulan binlerce sözün ağırlığını duydu. 160

kimseyi hatırlamadığına göre, sokaklar boştu herhalde. 161

uzun süre konuşmadıklarına göre, içlerinden bir şeyler geçiriyorlardı herhalde. 161

bütün oyun, zarların baskısı altında geçemezdi. 174

beklemesini bilenler herhalde bu dünyada bulunan (bulunması gereken) insanüstü bir kuvvetin gözünden kaçmazdı. kendilerine yazık edenler, zamanın her şeyi nasıl halledeceğini bilemeyenlerdi. 176

yeni bir kahramandı. yeni bir romanın yeni bir kahramanı. 181

artık kazanmak için bir sebep kalmadığından, kazanma arzusunun da söndüğünü söylerdi. 187

bazı insanların, bazı şeylere hiç hakları yoktu: ne var ki, insanlar da en çok, bu hiç hakları olmayan şeyleri yapıyorlardı. 189

güzelliği, fotoğraflardan pek anlaşılmıyordu. çok güzel insanlar da, çok çirkin insanlar gibi, fotoğraflardan anlaşılmazdı. 189

her işin bir sonrası olmasaydı ne iyi olurdu. 191-92

ne ağır kelimeler: kimse yerinden oynatamaz. 192

mürekkep de biraz solarsa, tam bir eski eser olacak: yazılmış, çizilmiş, düzeltilmiş, yaşanmış, ıstırap çekilmiş, satırların içinde nefes alınmış. hayatın eskittiği bir eser. 193

belki ikimiz de kendi başımıza birer dünya kurduk birlikte yaşarken. şimdi eski dünyama dönmüş bulunuyorum ve bunun eski bir dünya olduğunu, usandırıcı tekrarlarla dolu olduğunu ve ne yazık ki kendimin de bu can sıkıcı romanın bir parçası olduğumu, yeni yalnızlığımın içinde anladım. artık sanki yaşamıyorum, yaşayan birini seyrediyorum; daha önce bildiğim romanı okur gibiyim. 195

heyecan, insanın hevesini kaçırır ya bazen; işte öyle olmuştur. 196

ne var ki, bir arada geçirdikleri günler ve saatler, birlikte yaşanıldığı sanılan küçük heyecanlar yüzünden ertesi günü görme cesaretini veriyordu onlara. 196

bu sözlere inanmak ne kadar zordu. insan böyle olayları, külkedisi masalı gibi karşılıyordu. artık mucizeler çağında yaşamıyorduk. 200

toplum içinde bir yer alabilmek için, her zaman tam kadro ile bulunmak gerekiyordu: anne, baba, hatta kardeşler ve hatta minimum sayıda akrabalar. 204

bütün insanlarımız gibi, ben de hayatımda bir kere biraz değişik bir harekette bulunmuştum ve bütün insanlarımız gibi, artık ömrüm boyunca kendimi ve herkesi bıktırıncaya kadar bu hususiyetime yapışıp sürükleyecektim; bütün hayatım boyunca bu küçük istisnaya tutunmaya çalışacaktım. 209

mum alevinden kararmış pencere boşluğuna baktı sonra: "bütün dilekler gerçekleşiyor mu?" diye sordu, gözlerini kaldırmadan. dağılmış, erimiş, birbirine karışmış dilek mumlarını ve mumlara bağlı dilekleri yutuyordu sanki bu demirli pencere. siyahlı kadın, yanan mumların üzerine uzattı ellerini: "çok istiyorsan gerçekleşiyor. yalnız ve yalnız bunu istersen, bütün aklınla ve duygularınla tek bir dileğe yönelirsen oluyor ancak. neden istediğini düşünmezsen, dileğinin yaratacağı sarsıntıya dayanabileceksen isteğine kavuşuyorsun. yalnız; yaşayabileceğin her şeyi bir yana itmelisin: dişlerini ve yumruklarını sıkarak bütün şiddetinle sarılmalısın bu dileğe." 215

senin de bu aydınlık içinde küçük bir ışığın olsun. 215

insanlar, tam kötülüklerinden temizlendikleri ve ilerde kurulacak yumuşak dünyada yer almaya hak kazandıkları sırada ölüyorlardı. 217

ona bütün dünyanın nimetlerini, bütün insanlardan kaçırarak vermek zorundaydı. 231

güzel elbiseleri yalnız, güzel insanlar giymeliydi. 232

ruhun ihtirasları, artık geçmişin malıydı; onlar artık sadece seyredebilirdi. 233

yalnızlığınızı gün ışığına çıkarmalıyız. 235

hikmet -belki de kendisini beceriksiz ve başarısız bulduğu için- sevgi'yi herkese beğendirmek zorunda olduğunu sanıyordu. 237

bazı güzellikler herkesle paylaşılamazdı. 243

başkaları gibi yaşamasını bilmeyenler, başkalarını taklit etmeliydi. 248

yanımda sıcak bir varlık bulunca bencil oluyorum. 259

fakat, allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların arasında eziliyor. fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? yok. peki albayım. ben de susarım o zaman. gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? sorarım size: nasıl? kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. küçük oyunlar istemiyorum albayım. 259

artık işin yoluna gireceği konusundaki ümidini belirtti ve bu arada yarım paket gelincik içti. 265

bilge'ye kızdığım için insanlığı öldürdüm. 277

susup beklemesini bilenler kazanır. 282

her geçen gün yeni suçlar öğreniyor insan. okudukça, düşündükçe, yeni insanlar tanıdıkça sadece günahlarının arttığını hissediyor. 286

hayat, talimlere benzemiyor albayım. gerçek mermiler, insanı yaralıyor. 286

beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum. 318

çok uzun konuşmalıyım biliyorsun, ben susunca gidersin biliyorum. 319

insan bir kadını severse ona her şeyi sorar ya, neyse. 324

oğuz atay'dan kesitler - 12 favorites -
cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun.

ama zihnimizdeki anlatım bu üstteki cümle ile sabit kalırsa bence yanlışın içindeyiz, polyanayız demektir.

keşke 100. yılı hak eden bir 100. yıl olsaydı.

mesela refah seviyemiz çok yüksek olsaydı.

mesela türkiye'nin okumuş gençleri yurt dışı hayali kurmasaydı da yurt dışındaki gençler türkiye hayali kursaydı.

mesela türkiye'de çalışan doktor da inşaat ustası da motokurye de iş çıkışı mutlu olsaydı.

mesela insanlar yolda yanlışlıkla çarpıştığında birbiri ile kavga etmek yerine, kusura bakma deyip gülüşüp olayı tatlıya bağlasaydı.

mesela insanlar hız sınırına uysaydı, çok hızlı gidip insanları öldürmeseydi, insanları öldürdüğünde hapiste cezasını çekeceğini bilseydi, 2 ay-2 yıl yatıp çıkarım ne de olsa diyemeseydi.

mesela denetim suçu olduğunda, vatandaşın tırnağına zarar geldiğinde, insanlar “evet bu benim suçum ben işimi yapamadım. benim yüzümden bu kişi/kişiler zarar gördü, istifa ediyorum.” diyip mahkeme de yargılansaydı.

.
.
.

keşke meselalarımızın bir çözümü olacağını bilip bir daha o meselayı görmeyeceğimizi bilseydik.

o yüzden sadece sembolik olarak bir kutlu olsun, bir bayrak asılsın, bir eğlence, bir istiklal marşı ve kapanış. (keşke böyle olmasaydı)

türkiye cumhuriyeti'nin 100. yılı kutlu olsun - 3 favorites -
şu an için a1 seviyeyim. reader at work 1 üzerinden ilerliyorum. cümle içindeki grammer yapılarının bazılarını anlamıyorum. bu da beni zorluyor. birlikte çalışabileceğim kişiler varsa yeşillendirebilir.

ingilizce öğrenmek - 0 favorites -
raw i-ii, more to read i-ii setlerini yeni aldım. ingilizce yeterliliğim çok iyi sayılmaz. raw i için bazı cümlelerde zorlanıyorum. youtubeda iki tane çevirmen var. bu kitapları çeviren. benim için yeterli detaylı anlatım değil. ben küçük küçük ilerliyorum ama birlikte çeviri yapmak isteyen olursa benden daha bilgili, bir yeşil uzağınızdayım.

reader at work - 0 favorites -
toplu taşımada öpüşenleri yarınlar yokmuşçasına savunanlar lobisi.

bir çiftin toplum içinde öpüşmesinden rahatsızlık duymuyorum. hatta inanmazsınız hiçbir şey duymuyorum. orada yapılan eylem benim için yok sanki.
ama arkadaş toplu taşımada bazen ikinci ayağını koyacak yer bulamayacak kadar kalabalık oluyor, yoğun oluyor. zaten milletle akraba olmamıza ramak kalmış. orada öpüşmeyiver be arkadaş. yani eksik kalsın. ineceğin durakta in çılgınlar gibi öpüş.

sözlükteki en güçlü lobi - 0 favorites -