beni koruması, düzeni sağlaması için eline verdiğim copla, silahla bana vuruyorsa ve bunu artık düzenin kendisi haline getirdiyse, hukuksuzluğa karşı hakkımı arayacağım meşru yolları tıkıyor ve işleyişini engelliyorsa, insan hakları gibi evrensel değerleri hiçe sayarak "beni halk seçti, ben çoğunluğun sesiyim, azınlıkları silerim" diyerek astığım astık kestiğim kestik yapıyorsa; ^* devlet, kendi ile birey arasındaki anlaşmayı çoktan bozmuş demektir. verdiğim yetkileri geri istiyorum ben!! vatandaşlık haklarınızı da alın .... sokun!!

sinan kocaoğlu'nun facebook açıklaması aynen aşağıdaki gibidir.

"http://www.youtube.com/watch?v=8ocq9a-5nom
1. ingilizlerin "don't judge a book by its cover/bir kitap hakkında kapağına bakarak karar verme" şeklinde şekilciliğine yeren bir ananonim sözü var. susan boyle'a bakınca sıradan zekalar hic bir sey gormuyor. ama isin hakikati baska. izlememisler icin yetenek yarısmasında bilegin hakkıyla birinci olmus bu muhtesem mezzo-soprano sesi dinleyin. albümü 2009'da en fazla satan, albüm oldu.
2. bun izledikten sonra sırf şekil, sıfır felsefi içerik abilerimizi düşünün. 3 senelik baro başkanlığı döneminde "atatürk düşmanı denize döktü; atam atam sen kalk ben yatam" lakırtısı ile müsamereye katılan ilkolul cocuklugu naifliği ile gecirip meslege ve ülkeye tek bir faydası dokunmadan tbb'ye baskan sectigimiz, metin feyzioğlu 'nu düşünün. şekil mi? içerik mi? ikisini birlikte bulmak pek mümkün olmuyor maalesef....
ya da söyle sorayım: harbi delikanlılık mı? ucuz kahramanlık mı? dürüstlük mü? tavşana kaç tazıya tut politikası mı? birey mi devlet mi?
uyan artık türkiye! uyan artık avukatlık! kaybedecek en ufak bir vaktimiz yok. mesih ve mehdi arayışını bitir. muhtaç olduğun kudret ve bilgelik bizatihi sendedir!
titreyelim ve özümüze dönelim!"

(bkz: sıçtı cafer bez getir)

kahverengi gözlerde bir başka güzel duruyor.

(bkz: bokun üzerine mavi boncuk)

ankara barosu seçimi, tbb'de yeni başkanılık dönemi filan derken tartışmalar almış başını gitmiş durumda. hal böyle iken yaptığı sert eleştirilere gelen tepkilere sinan kocaoğlu şöyle diyor :

"1. ben kimim ki birsey begenecegim veya begenmeyecegim? sadece demokratik hakkımı kullanıyorum, fikirlerimi yuksek sesle dile getiriyorum. 2. benim bu tarzım devleti tanrı bilmis, aslında hizmetimiz icin var olan bir tuzel kisiligin kahrından korkmus, lutfundan ummus; yılllar yılı karnından konusmaya alismis, pusu kulturu ile yetismis, guce tapmis, iktidara biat- muktedire itaat etmis, yurdum insanına ters gelebilir. alısılmıs degil ama az gelismis ulke psikolojisinden kurtulmamız; şeytanlarımız ile yüzleşmemiz gerekiyor;
3. eger feyzioglu siyasete girmeseydi, onunla ilgili açık ya da tek bir kelam etmezdim. dedim ya, her ne kadar bana faydasından cok ihmalen zararı dokunmus olsa da iyi-kötü hocamdır. ben de hakeza, ismi lazım degil diger genel ya da baro siyaseti aktorleri icin durum boyledir. ornek olsun, vac'ından erol aras'ına kadaar herkes icin durum boyledir.
4. yani siyasete girdiysen, elestirileceksin. en vulgar sekilde elestirileceksin. asıl elestirmemek ve elestirilmemek anormal. bu o ulkede ya da kurumda birseylerin temelden yanlıs oldugunu gosterir.
5. allah omur versin babamın soyle bir sozu var: "ne olup, ne olmadıgını ogrenmek istersen, siyasete gir oglum" diye. ben hataen bir kere baro yonetim kuruluna girdim, vac ekibi tarafından kıcıma sokulan kazıgı, atılan iftiraları tam 7 senedir cıkarmaya calisiyorum.
6. feyzioglu, bir lider degil. vac'ı dusurmek icin gecici olarak ardında cesitli kisiler ve vac muhalifi gucler tarafından ittifak edilmis bir isim. vac dustu, ortaklık bitti. en azindan benim icin bitti.
7. yoksa, benim icin daha mantıklı olan su degil mi? adam dort sene oyle veya boyle iktidar. ol erol aras ya da digerleri gibi, kopruyu gecene kadar da feyziogluna eyvallah de. iktidarın nimetlerinden yararlan vs.
8. ama benim hic bir makam sahibinden, hele ki ne vac'dan ve ne de feyzioglu'ndan hic bir beklentim olmadı. bundan sonra da asla olmayacak. icten patlamalı motor gibiyimdir, hayata dair kendi ic motivasyonlarım var, disardan iteklenmeye ihtiyacim yok, kimseye yalakalık yapmaya, ya da cengel atıp onunla biryerlere cıkmaya ihtiyacım yok. ne makam ve ne de para umrumda da degil. aksini ispat edebilenin alnından operim.
9. vac'ı dusurebilmek icin tam bes senedir sustum. kan kustum, kizilcik serbeti ictim dedim. feyzioglu'na soylenmesi gereken seyleri sadece yuzune soyledim. ama maalesef bu adimin da defekti kimseyi dinlemeyen ve aynen vac gibi hic bir elestiriyi kaldıramayan bir adam olması.
10. alenen yazıyorum ki mecbur okusun. ha okur mu bilmem? cunku mecbur kalmadikca okumayı pek sevmez. birileri kafalarinin aldigini, menfaatlerine geleni cimbizlayip, uzerine uc bes katıp, bes altı eksilterek ozet geciyordur. feysbuk sayfalarını da genelde kendi kontrol etmediği icin, etiketlememin de pek faydası olmaz. dedim ya, ozellikle isine gelmeyen seyleri okumayı, yazmayı ve dinlemeyi pek sevmeyen bir yapisi var feyzioglunun.
11. neyse uzatmayayım! bir makama talipsen, elestirimeyi goz onune alacaksın demektir. eger, erol aras "kabzımallar derneği"ne baskan adayı olsaydı, agzımı acmazdım. hatta, alkislardim. ama, soz konusu adaylık turkiye'nin nufus olarak en buyuk ikinci barosu olunca, hele ki bir zamanlar yonetimde bulundugum ve bu yonetim ugruna yuzlerce akla mantıga uymaz iftira yedigim ankara barosu soz konusu olusnca ben elestiririm
12. feyzioglu'nu da elestiririm, aras'ı da elestiririm. yarın, ben bir yere aday olursam, gor bakalım el altından bana ne igrenc iftiralar atacklar.
13. ben yine delikanlı gibi alenen, ismim ve cismimle soyleyecegimi soyluyorum.
son soz metmetin feyzioğlu 'na gelsin: "hocam, deden rahmetlinin sozunu tut: "asla nabza gore serbet verme!". yani tavsana kac, tazıya tut deme...simdilik bu kadar...sevgiler,"

sinan kocaoğlu facebook hesabından az önce kendisi hakkında "bu erol aras, feyzioglu ile tanıstırayım kendisini diye tam dort saat kapımda bekledi. yalanım yok. kendisi de zaten arada orada burada anlatır. insan tanıma uzmanı, allah'ın biz fanileri yönetsin diye türk milletine kıyak cektigi, yuce insan ve pek muhterem hocam metin feyzioğlu , erol aras'tan bir medyatik avukat yarattı. sakın ha kıskanclık falan demeyin, cok bozulurum. kızıyorum da feyzioglu'na kızıyorum. yahu sen en bariz ve bilindik seylerin bile yıllarca farkına varmamayı kasten tercih eden üniversitenin steril ortamlarından dısarı cıkmamıs bir adamsın, senin neyine allasen boylesine büyük lider pozlarına girmek; onunla bununla baro baskanlıgı ıcın protoller yapmak? baro senin babanın malımı da bir de protolle devir teslim yapıyorsun? konjonktürle geldin, konjonktürler gideceksin hocam. süheyl batum'un şişirilmiş ve indirilmiş siyasi yolunda aynı hızla ilerliyorsun. eylüle'e kadar bekliyorum senin düzelmeni. yoksa, kim usta, kim çırak ortaya çıkacak..." şeklinde açıklama yapmıştır.

ne yorum yapsam bilemedim ama son cümlesi bana biraz tehlikeli geldi. bakalım feyzioğlu'ndan nasıl bir cevap gelecek.

ankara'da tabiri caiz ise kendi bacağına sıkmaya devam eden meslek grubu üyeleri.
müvekkil, "beni şuradan aradılar, onlar bedava yapıyorlarmış. siz neden bu kadar istiyorsunuz" diye soruyor.
ne diyeyim şimdi ben bu müvekkile sayın avukat arkadaşım?
illa ki açılacak olan davayı bedava yapmanın ne anlamı var çözemiyorum.
azıcık düşünsen bulacaksın aslında, bedava iş yapmanın kendine, sektöre ve meslek saygınlığına zarar verdiğini.

"kırk binden fazla türkiye cumhuriyeti vatandaşının hayatını kaybettiği otuz yıllık silahlı çatışma döneminde, kurt sorununun en belirgin tarafi haline gelmiş olmasına rağmen, pkk hakkında elle tutulur bir araştırma ve akademik çalısmanın yapılmamış olması hayret vericidir. gerek devletin gerekse kamuoyunun turk devletinin bir numaralı hasmı haline gelmiş bir örgüt konusundaki akıl almaz bilgisizliğinin çarpıcı bir göstergesidir." cengiz çandar, mezopotamya ekspresi, s. 532

sinan kocaoğlu'nun "kimsenin göt oğlanı olmayın" çağrısında bulunduğu meslektaşlarım. kendisinde hafiften üslup problemi olduğu için böyle söylemiştir ama mealen, kimsenin kuyruğuna yapışmayın.. müvekkil, hakim, polis, vali, baro başkanı, icra müdürü, kalem müdürü... kimseye tamah etmeyin, bağımsızlığınızı, özgürlüğünüzü kaybetmeyin, kimseye el pençe durmayın, mesleğin onurunu koruyun demek istemiştir.

reklam yasağı diye bir durum var. birine "şunu takip eder misin? kendisi de avukat şu konuda paylaşım yapacak" diye mesaj attırırsan ne olur? reklam yasağını ihlal etmiş olursun! kıdemi almış almış, vermemiş... bari hesabından yalan da olsa bir twit atmış ol!