filmi beğenmedim.
filmin öyküsü muazzam. ve bu öykü berbat edilmiş. ilk olarak bu öykünün mini bir diziyi hak ettiğini söyleyeyim. filme sığamayacak kadar büyük ve katmanlıydı çünkü. haliyle film duyguları hissettiremedi birçok açıdan. her şey hızlıca geçti.
nurgül yeşilçay iyi oynamamış. geri kalan bütün oyuncular ödüllük bir performans sergilemişler. karakterler de şahane yazılmış. fakat filmin çekim açıları, atmosferi, kullanılan renkler arasında bir uyum göremedim. ne gurbetin soğukluğunu, ne memleketin sıcaklığını yansıtabilmiş. öyküye ve oyuncu kadrosuna büyük haksızlık edilmiş.
öte yandan almanya'da büyümüş veya almanya'yı tanımış türklerin bir kısmında şöyle bir düşünce oluşuyor nedense. almanların kültürlerinden rahatsızlık duyduklarını, türkiye'yle tanıştıklarında işlerin değiştiğini zannediyorlar. almanya soğuk türkiye sıcak, burada insanlık var, her gelen mest oluyor vs. evet muhteşem bir kültürümüz ve ülkemiz var. ama almanlar üzerinden inşa edilen bu düşüncenin bir fantezi olduğunu düşünüyorum. hiçbir anne kızını kaybettikten sonra 2 adama selam verince, rakı içince (berbat bir içki bana göre) hayata dönmeye karar vermez. kadın kızını kaybetmiş ama meyhaneye gidince gülümsüyor falan. dalga geçer gibiydi o sahneler.
son olarak ayten onu seven kadının sevgisini kesinlikle hak etmiyordu. sevdiği kadını bile bile tehlikeye attı. büyük hata etti. aptal solcu zırvalıklarının bedelini suçsuz günahsız anne ve kız ödedi.
bedava verilse almam. zuckerberg'in şimdiye kadar yaptığı tek bir hayırlı iş olmadı. ayrıca bu meta gözlük işinde apple seneler önce patladı, akıllanmıyorlar. dünya böyle bir yer değil ve dönüşmeyecek de. biz nefes alan canlılarız, dokunmak, hissetmek doğamızda var. bu proje de patlayacak. birkaç zengine oyuncak çıkarıyorlar hepsi bu.
dem parti denen sözde partinin derdinin kürtler olmadığının en büyük kanıtı bu olay oldu. rojin kabaiş için hiçbir şey yapmadılar. tek dertleri kürtleri sömürmek, duygularını kullanmak, oy toplamak. ben şeref sahibiyim diyen bir kürdün bu partiye oy vermesi kepazeliktir artık. bugün rojin'e olan yarın sizin kızınıza olur.
kadın cinayetleri politiktir dediğimizde dalga geçer gibi "cinayetin cinsiyeti olmaz" diyordunuz. kadın cinayetleri politiktir ve cinayetin bal gibi de cinsiyeti vardır. cinayet, istismar, tecavüz davalarında katillerin birkaç yıl yattıktan sonra dışarı salınması politiktir. kadın cinayetlerinde faillerin "kim bilir kaç sene yerim en iyisi vazgeçeyim" dememesinin sebebi politiktir.
edit: yazdığım şeye mantıklı bir karşılık verdiğini düşünerek heyecanla mesaj atanlara sesleniyorum. dandik fikirlerinizi kendinize saklayın.
geçen ünlülere uyuşturucu operasyonu yapıldığında millet onların "hakkını" savunuyordu, sinir krizi geçirecektim. o ünlü dedikleriniz türkiye'deki adaletsizliklere karşı daima kayıtsız. yeşim akbaş adını hangisinin ağzından duydunuz mesela? yeşim akbaş'ın annesi yıllardır kızı için adalet arıyor. bunları konuşmamız gerek.
hiç değilse tvitlerine rt atarak gündem olmasını sağlayabilirsiniz:
https://x.com/aysunakbas73623
gisèle pelicot’a tecavüz edenlerden biri olan hüsamettin doğan, tecavüzcü olarak anılmak istemediğini belirterek mahkemeye itiraz etti. sonuç olarak cezası artırıldı ve 10 yıla çıkarıldı. dünyada hala böyle şerefli hakim ve savcıların olduğunu bilmek çok güzel.
https://x.com/agent404f/status/1976331420298789283
çok iyi türkülerimiz var. öylesine kıymetli sözleri ve acı yaşanmışlıkları barındırıyor ki her biri şaheser benim gözümde. türkülere dair sorun şu, dönemlerine uygun olarak bestelendikleri için günümüzde türkü dinlemek zor olabiliyor. mesela neşet ertaş'ın türkülerinin sözlerine kitap yazılır. ama dinlemek en azından benim için çok zor. ağır ve kasvetliler. doğa için çal konsepti gibi rock veya pop olarak yeniden söylenirse piyasa alt üst olur. altın gün bu işi o kadar iyi yapıyor ki. altın gün şarkılarını kime dinletsem kendinden geçiyor.
yapay zeka halisünasyon görerek olmayan şeyleri uyduruyor ve gerçekmiş gibi aktarıyor. bilgileri kontrol etmeyen kişi bu içeriği alıyor gerçekmiş gibi internet ortamında yayınlıyor. ardından yapay zeka bu içeriği kaynak alarak başta yazdığı yalanları gerçek olarak diğer kullanıcılara sunuyor.
ölü internet teorisinin teorilikten çıkıp gerçek hale geldiğine tanıklık ediyoruz.
ülkemde mülteci istemiyorum. ülkemde kaçak istemiyorum. hepsinin ilk fırsatta gitmesini istiyorum. ama bu durumun onlarla hiçbir alakası yok. türkiye'de su kullanım oranlarını 1 dakikalık araştırmayla öğrenebilirsiniz. editlerden kafanız öyle bir bulanmış ki önünüze almışsınız birkaç mesele bağlayıp duruyorsunuz.
türkiye'de su kullanım oranları şöyle:
tarım / sulama : %70-%77
içme-kullanma / evsel : %13-%15
sanayi : %10-%11
mevcut su krizinin başlıca sorumluları sulama hakkında hiçbir bilgisi olmayan çiftçilerdir. ziraat mühendislerinden tutun tarım kooperatiflerine kadar sorumluluk alan bir kişi bile bulamazsınız. sorunlara çözüm arıyorsanız önce sorunu kimin yarattığını bilin. savaştan kaçıp gelmiş insanlara çamur atmak kolay.
wong-kar wai'nin müthiş filmlerinden biri. diğer filmlerine kıyasla oldukça toksik, bunaltıcı bir havası var. filmin amacına uygun şekilde. lai po-wing'i terk ettikten sonra filmin derin bir nefes aldığını hissediyorsunuz. bir anda o kaos, kırmızının boğucu tonları kayboluyor. yerini temiz maviye bırakıyor. lai gülümsemeye başlıyor çünkü chang sayesinde sevginin ne demek olduğunu idrak ediyor. uyku tutmayan bir gecede izlenebilecek en iyi filmlerden.