"yüzünüz huzur verici"
cevap: teşekkür ederim
devamı "sana bakınca baba olmak istedim"
el-cevap: yok artık (!)
bim'de
peysan marka olanı 3.5 tl'ye satılmaktadır. raflarda yerini almış, yeni gördüm.
deneyince editlerim belki. övüldüğü gibi miymiş bakalım.
kıyafetlerini bir beden büyük satan firma. bilmezdim, tecrübeyle sabit oldu fikrim.
buradan 36 diye aldığınız ürün 38, s diye aldığınız ürün de m çıkıyor. kadınları hoşnut edeceğiz diye, "aa bak, bana bu beden oluyor" dedirtmek için işgüzarlık yapmaya gerek yok ki. internet alışverişçilerini de düşünerek, bu saçmalıktan dönmesi lazım.
bir
mango değil.
şahane birşeymiş. şahane demek abartı olur aslında da, denk geldiğim kötü yorumlardan sonra abartasım geldi. tatlı ile tuzlunun dengeli bir karışımı işte. yabancıların patlamış mısırı çikolatayla tüketmesi gibi birşey olabilir sanırım. filmlerde falan görür, merak ederdim tadı nasıldır diye. merakımı gidermiş gibiyim, lezzeti beni tatmin etti.
yalnız, gerçekten sağlam diş gerekiyor bunu tüketmek için. hakikaten sert bir yapısı var, koparması zor.
iğrenç birşeymiş. kaliteli lif kaynağı diye tüketeyim dedim, denedim, midem bulandı yeminle. bir süre uzak dururum, hevesim gelince tekrar bir denerim artık.
edit: tekrar denedim. şekerli birşeylerle karıştırmayınca mümkün değil yenmiyor, acayip mide bulandırıyor. meyve şekeri de olsa içine şekeri bastıktan sonra ne anladım ben bu işten. yenmesi elzem bir şey değilmiş vesselam. sağlıklı da olsa katlanamayacağım.
benim için eski gücünü yitirmiş takıntı. böyle de devam etsin, kendimi yorduğumla kalıyordum yoksa.
önceden takılırdım, artık pek takılamıyorum. insan sevdi mi karşıdaki insanın bütün kusurlarını görmezden gelirmiş ya, öyle oluyor hakikaten. ki kitap okumakla da alakası yok bu işin. nasıl olduğunu hâlâ çözemesem de, kitap okuma alışkanlığı olan insanlar bile en basit imla hatalarını yapabiliyor.
ufukta evlilik görünmeyen biri olarak benim de katıldığım önerme. belki de işin içinde olmadığım için uzaktan öyle geliyordur ya da "kedi uzanamadığı ciğere pis der" hesabı bir durum olabilir. kendim daha çocuk ruhluyken, olgunlaşamamışken, egolarımdan sıyrılamamışken başka bir canlının sorumluluğunu üstlenmek ürkütücü geliyor. çocuklu arkadaşlardan dinlediğimiz uykusuz geceler, dışarı çıkamamak, rahatça yemek bile yiyememek gibi örnekler de cabası. allah isteyen herkese hazır olduğunda çoluk çocuğa karışmayı nasip eylesin diye temenni etmekten de geri durmuyorum yine de tabii.
benim için her türlü bitterdir de şu çikolatanın da sütlü olmasına rağmen ayrı bir yeri var: (bkz:
milka çikolata rüyası)
ikinci sezonu dün itibariyle başlamış olan şahane ingiliz dizisi. tam da benim meraklı olduğum türde bir kayıp hikayesi işleniyor bu sezon. izlerken meraktan dört köşe oldum valla. yeni bölümü iple çekmem gerekecek.