die welle'den alıntı yaparsak:

otokrasi, yunanca'dan gelir. yani, "oto" kendi, kendiliginden demek ve "krasi" de hükmetmek, iktidar demek. otokraside yönetimi elinde bulunduran kisi veya kisiler o kadar güçlüler ki, kanunlari bile istedikleri gibi degistirebilirler.

neyse ki biz daha oraya gelmedik. yine de bu konunun biraz daha rağbet görmesi fena olmazdı bugünlerde.

edit: yazdığım entry sebebi ile bir ekşisözlük yazarından aldığım mesaj:
"merhaba... biz şu an oraya geldik..."
koca bir maalesef diyebiliyorum sadece.

yeni edit: bugün başka bir ekşisözlük yazarından gelen mesaj ise şu şekilde:
"merhaba. şu an o eşiği geceli birkaç yıl oluyor"

twinemen 2004 sideshow albümünden morphine tonları ve tütsülenmiş saksafonlarıyla esen bir şarkı.

spotify linki

ı am only human
whispered in the night
from the other side of the world
just across the bed.

you know how you can tell
something ain't right
with a truth so tightly curled
that you believe the lie instead

but it's all
in my head
ıt's all
in my head

now you find yourself
sitting bulked up right
not knowing where you are
in the middle of the night

ıt seems impossible
there's no two alike
but you see a lover's face
in the face of your wife

and it's all
in my head
all in my head
ın my head
ıt's all
ıt's all
ıt's all in my head

here comes a bit of wind
up my spine
ıt sends me into shivers
with your hands like ice
ıt's hard now to remember
how this felt before
ıt's hard now to remember when
we became this metaphor

and it's all
in my head
ıt's all in my head
ın my head
ıt's all
all
ıt's all
in my head

(bkz: zamanı gelmişti)

the smashing pumpkins'in bu eşsiz steampunk klipli parçasının sonunda genç çiftimizi s.s. méliès gemisi kurtarır. georges melies'e ne de tatlı bir göndermedir.

ne olduğunu bilmeyen birisine çeşitli şekillerde tarif edebileceğiniz akım. burada güzel örnekleri var mesela. modası az buçuk sönmüş olsa da bir gün geri döneceğini umutla bekiyorum bu harika akımın.

en tuhafı ve komik kısmı bugün kendime havalı bir steampunk kostümü yapacağım deseniz ve özel dikim yaptırmıyorsanız veya siz dikmiyorsanız, bu durum alış-veriş için tesettür giyim, bir takım fantazi mağazaları ve nalburiyeler arasında gidip gelmenize sebep olacaktır. nalburiye iyi de diğerleri akla zarar.

yurtdışı bu konuda baya iyi seviyede ama burada maalesef steampunk ceket, gömlek, kemer/korse, şapka, çizme gözlük vs bulmak ya pek mümkün değil ya da özel tasarım olduklarından çok pahalı. en güzeli yapabildiğinizi kendiniz yapın veya bir bilene danışın. yine de esas olayı bu dönem karmaşası içerisinde yaratıcı olabilmekte.

uzun zamandır izleme listemde yıllandırdıktan sonra sonunda bu gece izleyebildiğim film. amazon prime'da ki bir kaç değerli filmden biri belki de. eskimsi kadıköy'ü istanbul'u görmek tuhaf hisler uyandırdı.

özeti: eğer bu topraklarda sevdiğin bir yerin, semtin, sokağın varsa veya vardıysa veya kendini ait hissettiğin bir yerin, zaten film senden bahsediyor. tabi eğer betonsevici değilsen.

başka hoş bir raslantı daha var ama o bende.

"why does time taste like salt water inside of my mouth?" sorusunda hem fikir olduğum, on yıllardır looplistimde dolaşan bazen dolanıp sol bacağımdan yakalayan pinback şarkısı.

edit:
bu arada "2x2l calling cq" sampleları 1938 yıllı orson wells'in the war of the worlds broadcastinden alıntıdır.

bugün istanbul konserinde aynı eski zamanlardaki gibi muhteşem bir performans beklediğim mucizevilik. gönül isterdi ki bilen seven birileri ile "ohannes" nidalarımı paylaşabileyim ama tek de baya baya güzel gider bu konser. sneaker pimps'den beri ve ötesine teşekkürler.

yunan mitolojisinde hebrus diye de geçer. kıyılarından geçerken dikkatle kulak verirseniz, "eurydike! eurydike! ah kara bahtlı eurydike!" diyen orpheus'un sesini duyabilirsiniz belki.

herkes bilir ki insanlarda zehir adilerin, korkakların malzemesidir. kendinden küçüklere, güçsüzlere, masum canlara zarar vermek istemek ise ezikliğin, psikolojik yetersizliğin travmaların, pohpohlanmış cahilliğin bir sembolü. kadıköy gibi bir yerde yapılması ise politik kışkırtma sadece. "biz sizin evinizin önünde, sokağınızda sevdiklerinizin canlarınızı alırız. "

bravo, tebrikler, zaten yitip gitmekte olan bu dünyada siz de bir şeyleri yok ettiniz. sevgi bilmezliğinizi düzeltme cesareti göstereceğinize elinizi kana buladınız.

din sana ağaç dik diyor, bilim sana doğayı koru diyor. peki sen kimin sesini dinliyorsun?

2010'dan sonra kaçırdığım iki konserinden sonra epey yükseldiğim konser. azıcık tanıyorsam, potansiyel kedi köpek katili politikacılara da güzel bir değineceklerdir diye tahmin ediyorum.