futbol antrenörü olan eşim yüzünden evde spiker sesine bile tahammülü olmayan beni bile ekrana bağlayıp kahretmis olan maçtır.
hayatım boyunca bir futbol maçını tv nin önünden geçerken yan gözle görmek dışında izlememiş olan ben bile çocukların performansının böyle bir sonucu hak etmeyeceğini gördüm, söyledim. öyle inançlı oynadılar. ilaveten maç sonu istatistikleri de benim sıfır bilgi ve deneyimli gözümün gördüğünü destekledi. bir anne ve ilaveten gebe olarak düdük caldiginda tek üzüldüğüm o ana kuzulari oldu. benim bile tansiyonum çıkmışken o çocuklar bu geceyi nasıl gecirecekler diye düşündüm durdum. hepsinin gönül ferahlığı için duaciyim.
babies versiyonunu dört aylık kızım için almış olduğum güneş kremi markası. yüzüne ve başına pek dokundurtmayan bir çocuk, bunu sürerken ise kızılca kıyamet kopuyor. çünkü uygulaması çok zor. üstelik sürdükten sonra kireç gibi kalıyor. firmaya yazdım, bir zaman(10+15 dk) sonra o beyaz görüntünün kaybolması gerektiğini soylendi fakat kimi kısımlardan silinse de yer yer kalıyor. nasıl diyim çocuk kucakta iken üstünde unlu kurabiye yemişim sanki. (kanguruda asılıyken kek yiyip kafasında konak çıktı sanmışlığım var.) bu versiyonu kullanmış olan varsa deneyimini yazarsa çok memnun olurum.
laz bebelerine verilebilecek en güzel isimlerden.
benim (karadenizli ancak laz olmayan) güzel, anlayışlı eşim, yakında allah'ın izni ile dünyaya gelecek kız evladımıza bu ismi vermeye razı geldi. soyadı senin soyundan gelecekse ismi de benim soyumdan gelsin argümanı işe yaradı sanırım. çok mesudum.
adınla gel, adınla yaşa güzel çocuğum. lazım olursa diye, muhtaç olduğun kudret doğu karadeniz'in dağlarında derelerinde kadim ormanlarında mevcuttur. hasretle bekliyor annen şanaçkimi.
herkesin bunu eşit koşullarda bulunan iki insanın arasında geçen tartışma nedeniyle birine verilen ceza şeklinde yorumlamış olmasına çok, çok şaşkınım.
yer hizmetleri görevlisi orada anasına küfür edilse ağzını açamayacak bir pozisyonda(çok net işini kaybeder). ki, tartışmanın bütününü izlediğinizde bunu açıkça görüyorsunuz ve ayrıca sosyal medyanın bu olaya tepkisi zaten sıradan bir tartışma olmamasından ötürü idi.
kadın, sesini çıkaramayacağını bildiği zavallı görevliye sosyal konumunu aşağılayan hakaretler ediyor. farkındaysanız salak ya da gerizekalı ya da ......ni s.....rim demiyor. ki bu sonuncu ağır küfür olduğu halde bunu demiş olsa da izleyip geçer bu tepkileri vermezdik. fiziksel görünümünü, işini, konumunu kullanarak kızı onlarca insanın gözü önünde aşağılıyor ve kız her sabredip arkasını döndüğünde lağım ağzından yeni cümleler dökülüyor. idam mi edilseydi diyen olmuş, içimden geçeni söylemek istemem ama kesinlikle gözümde yetersiz olan cezadır.
kızıma vermek istediğim isim.
ancak yazık ki türkçe telaffuzu çok zor. hayatı boyunca ismini söylerken kodlama yapmak zorunda kalması ile şu ismin güzel mana ve fonetiğinden vazgeçmek arasında seçim yapmak zorundayım.
otuz yedi yaşımdayım. ağır ve riskli bir gebelik geçiriyorum. pandemi nedeniyle uzunca bir süre eşim de ben de calışmadık. benim mesaim biraz daha erken başladı o benim üzerime bir süre daha çalışmadı. sabah erken kalkıp kahvaltı hazırladığımda eğer eşim uyumaya devam ediyorsa(bahsettiğim ikindiye kadar uyumak) ben kahvaltımı yaptım, sofrayı kaldırdım, işime baktım. akşam işten geldigimde bütün gün evde boş olan eşim ne yiyeceğiz diye sorduysa ertesi gün iş yerinde yiyip eve öyle geldim.
bunu kendi ailemden biri ile paylaştığımda bana "anlatmaya da utanmiyorsun" dedi. işte siz bizi öldürmeye burada başladınız.
kadın cinayeti, fiziken hayat arkadaşından daha dayanıksız olan, hamilelik gibi bir ağır hastalık hali içinde olan, 9-5 mesaiye giden kadının eve geldiğinde bütün gün evde boş oturmuş olan eşine hizmet vazifesini zaruri gören, aksini edepsizlik utanmazlık kabul eden anne, babanne, annane, yenge, teyzelerin kafasında başlıyor.
bizi erkeklerden evvel siz öldürüyorsunuz.
katillerinin bu gibi zihinlerde büyüyüp serpildiği cinayetlerdir.
dervişin fikri neyse zikri odur dedirten söylem. işiniz gücünüz yemek anam bacım. nihayetinde kendi başınızı da yediniz. onu da yedirmeyiz, kendi başımızı da biz yeriz deyip yediniz.
apolitikleri sempatizan, sempatizanları partizan, partizanları militan yaptınız. rakibinize kendi yapamayacağı iyiliği siz yaptınız.
hala yedirmeyiz. yedirmeyin. kendi başınızı yiyin.
enjeksiyon fobisi nedeniyle yaptığım kısa bir google search sonucu gördüm ki, yeni gelistirilen bir iğnesiz kan alma yöntemiymiş. ilgili cihazin markasi da olabilir emin değilim. (bkz:
sanayağ). 2015 yılına ait, "geliştiriliyor" minvalinde haberler var.
pek umudum yok ama kullanan bir yer olup olmadığı hakkında fikri olan varsa lütfen yeşillendirsin.
kafanı çevir, bakma gibi lüzumsuz yorumlar yapan olursa kalbini kırarım. enjektörün fotoğrafını dahi gördügümde kusuyorum. son on yıldır sadece genel anestezi altında kan verdim (evet damar yolu açılmadan genel anestezi uygulandı, bütün riski göze aldım).
nikah için sağlık raporu almalıyım, ve fikri bile bayılmama sebep oluyor.
hadi inşallah gözünüzü seveyim.
tanıdığım tüm apolitikleri, merkez sağcıları, vicdan sahibi marijinalleri hangi kanattan olursa olsun erdemli tüm insanları belirli süreliğine chp'li yapmıştır.
chp istese kendi yeteneği ile böyle örgütlenemezdi, hakitaten bravo.
şu anda yorumları okurken iyi yırtmışım dedirten e-ticaret sitesi.
dün sabah bir alışveriş yaptım site üzerinden "bankanız provizyon vermemektedir" uyarısı aldığım halde kredi kartımdan çekim yapıldı. defalarca kez müşteri hizmetlerini aradım muhasebeleşmeden ödemeyi iptal ettirin iadesiyle uğraşmayayım diye ama nafile tabi. bütün gün "ilgili departmana ilettiler" maalesef şu an o parayı ödeyeceğim. karşılığında hizmet ya da mal almadan. gittigidiyor da canı isterse "iki ila beş iş günü içerisinde taksitli olarak" iade edecek. beyaz eşyadan tut cep telefonu bilgisayara gıdaya kadar tüm alışverişimi online yapan biriyim. ilk kez başıma böyle bir şey geldi. hırsız ya da dolandırıcı diyen insanların üyeliklerini iptal ettiklerini okudum. şey değil mi bu "doğru söyleyeni dokuz köyden.."