özgür turhan'a açıp kazandıkları 5 milyon liralık tazminat davasının karşılığı olarak en az 500 milyon lira gelir kaybı yaşayacağı bir boykotu hak eden rezil firma.
göreve geldiği günden beri sınavsız liyakatsiz 1500 personel alan cemil tugay'ın izmir halkını kandırdığı bilmem kaçıncı iş.
bu çıkarma kararı aldığı işçiler belediye değil, toplu sözleşmesi geçen yıl imzalanmış, işinde gücünde izsu çalışanları. bunu da mantıklı bir kurala göre değil, son giren ilk çıkar diyerek yapıyor. derdi de kıdem tazminatı yükünü azaltıp kendi torpillilerine yer açmak.
bir de bu işçilerin içinde su arızalarına müdahale eden kritik personel de var. sayıları zaten az olan bu işçileri çıkarırsa yazın su kıtlığı varken bu işler nasıl idare edilecek belirsiz.
kendisi disk'in son grevinden bir güç zehirlenmesiyle çıktığı için aynı manipülasyonu yaparak bu süreci yürüteceğini sanıyor. millet de toplam personelin %2'si bile olmayan tunceli doğumlu işçiler çıkarılacak belediye uçaçacak diye bekliyor. daha çok beklersiniz.
işçi sınıfının temsilcisi olarak işverenle mücadele ettiğini söyleyen bu şahıs aslında ciddi bir işverendir. çünkü vaktiyle belediye yönetimiyle birlikte işten çıkarılacak işçilerin listesini hazırlayan memiş bey aynı zamanda eşi ve akrabaları başta olmak üzere onlarca kişiyi de belediyeye sokmuştur.
bugün işçi sınıfı mücadelesi yerlerde sürünüyorsa sebebi sendikalarda ballı kaymaklı köşeleri kapmış bu tiplerdir.
para karşılığında yalan tweet atıp onu bunu hedef gösteren bir şahıs. akp döneminin başımıza sardığı toplum zararlısı tiplerden biri.
kirli körfez'in de yüksek su faturalarının da sorumlusu eski izmir büyükşehir belediye başkanı. geldiği günden beri belediyeye aldığı 20 bin kişi yüzünden körfez temizliğine doğru düzgün yatırım yapılamadığı gibi bu maaşları ödemek için de suya sürekli zam yapıldı. körfezdeki balık ölümlerine neden olan kahverengi alg ilk kez 2023 yılında görüldüğünde buna dair önlem almak yerine gidip güzelbahçe açıklarında yüzerek körfezde sorun yok şovu yapıyordu.
çevresel felaketler öyle sanıldığı gibi 3-4 ay içinde ortaya çıkmaz, yılların birikimiyle olur. işte o yıllar boyunca tunç soyer yalnızca personel alımıyla ve reklamla ilgilendiği için bugün bu haldeyiz. tabi burada denetim yetkisini elinde tutan çevre şehircilik bakanlığı'nın asıl sorumlu olduğunu da unutmamak gerek.
körfez bir şekilde yine temizlenir ama belediyede arkasında öyle bir enkaz bıraktı ki, o ne zaman temizlenir bilinmez.
hemen her konuda olduğu gibi bu olayda da bir sürü yanlış bilgiyle doldurulmuş bir başlık. başlığın en beğenilen entrysi de konuyu elektrik kazasına ve yeni atanmış izsu genel müdürüne bağlayan tepkisel birkaç cümleden oluşuyor. aktrol oktrol zırvaları da gırla. oysa ki bu balık ölümlerinin bilimsel raporlarla tespit edilmiş 3 ana sebebi var:
1 - izmir körfezi'nin su sirkülasyonu kısıtlı, durgun bir yer olması. hatta her geçen gün sığlaşması. çünkü yağmurla gelen materyal bile körfezi dolduruyor ve derinliği azalıyor. haliyle bu durgun su en ufak kirlilikten bile olumsuz etkileniyor. bunu azaltmak için en başta dipteki çamuru tarayıp derinliğini artırmak gerekir. bu konu esasen bakanlığın sorumluluğunda. çünkü körfezde tarama yapmak için mutlaka bakanlıktan izin almalısınız. alsanız bile bu pahalı bir iş olduğu için yine belediye imkanlarıyla az miktarda yapılabilir. sonuçta yine bu mali yükü, izmit körfezinde olduğu gibi daha büyük bütçeye sahip bakanlığın üstenmesi gerekir.
2 - körfezi kirleten unsurlar. özellikle fabrikalardan gelen atıkların bir kısmı yeterince arıtılmadan körfeze gidiyor. bu fabrika denetimleri de çevre ve şehircilik bakanlığı'nın sorumluluğunda ancak ne kadar yeterli yapıldığı şüpheli. konu akp-chp kavgası olarak algılandığı için, bakanlık geçenlerde belediyenin çiğli'deki arıtma tesisine, yeterli ölçüde arıtma yapmadığı için ceza yazdı. bu tesis şu an kapasitesinin sınırında çalışıyor ve zaman zaman yeterli arıtma yapamıyor. ancak sorun bu tesismiş gibi göstermek de tam bir çakallık. o zaman balık ölümlerinin bayraklı'da değil çiğli'de yaşanması gerekirdi. bu tesisin kapasite artışı inşaatı da önümüzdeki aylarda tamamlanacağı için yine diğer iki sorunla başbaşa kalacağız.
3- denizdeki oksijeni tüketen kahverengi algler. bu algler körfezin kendi ekosisteminin bir parçası değil. limana gelen gemiler aracılığı ile körfeze ulaştığı tahmin ediliyor. yunan adalarındaki balık ölümlerinin sebebi de büyük ihtimalle aynı. ilk kez geçen yıl görülen bu algler rekor seviyeye ulaşan deniz suyu sıcaklığı ve kirlilik nedeniyle aşırı çoğaldı ve körfezde hakim tür haline geldi. sonrasında da denizdeki oksijeni tüketti ve balıkların ölmesine neden oldu.
peki bu sorunun çözümü nedir? belediye, bakanlık, liman idaresi vs kim varsa bir araya gelip ortak bir şekilde bu sorunu çözmeli. arıtma tesislerinden, fabrika denetimlerine ve en önemlisi körfez dip çamurunun taranmasına kadar birçok faaliyet eşzamanlı olarak yürütülmeli. eğer bu yapılırsa ki 1 yıl içinde hepsi yapılabilir, körfez kendini onarabilen bir yapıya kavuşur ve sorun çözülür.
şunu da ekleyeyim, bu konuda bakanlık kadar, gerekli yatırımları yapamayan tunç soyer ve eski izsu genel müdürünün de kabahati büyük. yeni gelen ekibin ne yapacağını da zaman gösterecek.
türkiye'de olduğu son 13 yılda galatasaray ve fenerbahçe kalecilerini değiştirmiş olsaydı bu sürede galatasarayın şampiyonluk sayısı 3 düşer, fener'inki ise 4 artardı. dolayısıyla fenerbahçe de şampiyonluk sayısında galatasaray'ı geçerdi. işte bu yüzden etkisi diğer futbolcularla karşılaştırılamayacak kadar büyük bir kalecidir.
bu yıl süper ligde en az gol yiyen 4., en çok gol atan 3. takım olmasına rağmen şampiyon olmayı başaran takım.
islamcıların ve ülkücülerin hiçbir zaman yapmayacağı boykot. bu tipler için mercedes makam aracı, vazgeçemeyeceği bir güç göstergesidir. analarından babalarından geçerler de ondan geçmezler. onlar anca kahveciye gidip milletin bardağını devirirler.
maç kaybetti diye taraftarları ayaklanmaya çağıran bu holding patronu herif, aynı ayaklanmayı koç holding'in haklarını yediği işçiler yapsa bunlar terörist deyip üzerine asker, polis salar.
işte burjuvalar böyledir. kendileri en ufak derdinde ortalığı ayağa kaldırır ama hayatta kalma mücadelesi verenleri de işten atmakla tehdit eder, eylem yapmaya kalksa polise dövdürür.