agustos13

bıçkın (489)

Haziran 2005 - 3816 Entry - 55 Follower - 21 Following
Last Entrys:
netflix belgeseli çıkmadan neden bir şeyler yazmamışım hayret ettim. halbuki paolo macchiarini'yi ilk duyduğumda sözlükte çok daha aktiftim.

2008 yılında göğüs cerrahisi eğitimimin ikinci yılında, tüm bu kök hücre ve yapay trakea konuları daha gündemde yokken paolo macchiarini zaten camiada sivrilmiş ve çok iyi ameliyatlar yapmasıyla bilinen iyi bir göğüs cerrahıydı. özgeçmişi bile bir göğüs cerrahını etkilemeye yeterliydi. isviçre'de doğmuş, tıp fakültesini italya'da okumuş, amerika'da uzmanlaşmış, fransa'da çalışmış ve ben keşfettiğimde barselona'da çok iyi bir klinikte çalışmaktaydı.

benim için, iyi bir cerrah ne demek kısaca onu da söylemek isterim. iyi bir cerrah, hem tecrübeli, hem soğukkanlı, hem risk alabilen, ama boş bir özgüvenle değil altı dolu bir özgüvenle risk alabilen, teknik açıdan yaşıtlarına üstünlükleri olan, ne zaman ameliyat yapmayacağını bilen cerrah demektir. o zamanlar macchiarini çok iyi bir cerrahtı. normalde bir cerrahı ameliyat yaparken görmeden asla kefil olmam. yakınlarıma da cerrah önerisinde bulunacaksam bu kriterimi her zaman söylerim. macchiarini’yi ameliyat yaparken çıplak gözle gördüm ve ameliyat yaptığı ve kontrole bana gelen hastaları da (filmlerini) gördüm. bugün, belgeseli izledikten sonra bile bu düşüncem değişmedi ve bir gün ona ameliyat olmam gerekse tereddüt etmem (yapay trakea hariç tabi ki).

bu entry’i onu aklamak için yazmıyorum. ne onu aklayacak ne de yargılayacak donanıma ve bilgilere sahip değilim. isteğim; belgeselde anlatılmayan bir çok gerçeğin de sümen altı edilmemesi.

belgeseldeki olaylardan yıllar önce macchiarini mesleğinde çok ustalaşmış ve tüm kongrelerde uzun konuşmalar yapmaya başlamıştı. hatta bir avrupalı olarak amerika kongresinde çok uzun bir zaman dilimi ona ayrılmıştı. belgeselde anlatıldığı gibi karolinska enstitüsü’ndeki* insanların ikna olması/kanması gibi bir durum değildi bu, ortada yapay trakea falan yoktu. laboratuar çalışmaları da yapıyor, yüklü grant’ler almak için gece gündüz çalışıyordu. hatta bir keresinde bir kongrede teknik değil, “grant almak için yapılması gerekenler” isminde bir sunumunu dinlemiştim. çalışkan ve becerikli biriydi. eğer ameliyat yaparken görmemiş olsam, ameliyat ettiği hastaları görmemiş olsam asla buna ikna olmazdım. belgesele konu olan yıllarda karolinska’ya geçtikten sonra o kadar yükselmişti ki camia içinde çok düşman edinmişti. bir yandan da nobel adayı olabileceği konuşuluyordu. 2016’ya kadar bu trakea olaylarıyla ilgilenirken pek haber almamıştım ama vanity fair’de yayımlanan yazı göğüs cerrahisi camiasına bomba gibi düşmüştü. o zamanlar tuzak diyen olmuştu, çapkın diyen olmuştu, ama ben tıbbi olarak yaklaştığım için benim için magazinden ibaretti. yılda bir kaç kez kulağıma onunla ilgili haberler geliyordu ama belgesele konu olan trakea ameliyatlarıyla ilgili tüm bilgileri ben de çoğu kişi gibi belgeselden öğrendim.

belgesel ile ilgili yorumlarıma gelince

--- spoiler ---

ortada kandırılan iki kadın (ve aileleri) ve yapay trakea ameliyatları sonrası ölen hastaların bilgileri var. her şeyden önce bizzat bildiğim bazı konular açısından, belgeselde isveçli cerrahlar tarafından söylenen bazı bilgilerin yalan olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. macchiarini iddialara göre yalancı mı? evet. allah kompleksi var mı? evet. bugün dünyada ve türkiye'de küçük-orta-büyük bir çok cerrahta bu özellikler var zaten. olumlamak için söylemiyorum.

belgeselle ilgili inkar edilemeyecek tek konu "yapay trakea" konusundaki etik/etik dışı uygulamalar. bunların da ortaya çıkarılması yargının işi, yorum yapmayacağım. suçluysa cezasını çekmeli.

--- spoiler ---

bu satırları yazmamdaki en önemli itki, macchiarini'nin yapay trakea ameliyatları dışında yüzlerce hastasının olduğu, bunların çok iyi şekilde ameliyat edilmiş olduklarını hatırlatmak. ama belgeselde sanki sahte diplomayla uydurma ameliyatlar yapıyormuş gibi lanse edilmesi beni rahatsız etti. ama dediğim gibi, ortada suç varsa cezasını çeksin.

paolo macchiarini - 28 favorites -
2,5 yaşındaki çocuğunu vegan büyüten doktor baba, açık radyo'daki uzun hikaye programında muzaffer çorlu ile yaptığı söyleşide tüm soruları/endişeleri cevaplıyor.

video:
bölüm 1
bölüm 2

podcast: tek bölüm

2.5 yaşındaki bebeğini vegan büyüten doktor çift - 5 favorites -
"arkadaşların türkiye birincisi, ikincisi, üçüncüsü, sen niye beşincisisin evladım?"

koç tıp 2022 mezunları mezuniyet videosu - 2 favorites -
daha çok veganlık ve sağlık ile ilgili içerikler:
t.me/vegansaglikpro

telegram kanal önerileri - 2 favorites -
bu çift ve çocuklarıyla yapılmış bir röportaj var:
https://www.youtube.com/watch?v=i1xjidjp9ra

bu da çocuk için açtıkları instagram hesabı:
https://instagram.com/dogustanvegan

edit:
(bkz: kara murat benim)

2.5 yaşındaki bebeğini vegan büyüten doktor çift - 17 favorites -

vulnerable subjects - 0 favorites -

incinebilir grup - 0 favorites -
kısıtlılar, çocuklar, gebeler, lohusalar, emziren kadınlar, yoğun bakımdaki ve bilinci kapalı kişiler ile şahsen olur veremeyecek kişiler veya etkilenebilir özneler bilimsel çalışmalar için başvurulacak etik kurul nezdinde hassas popülasyon olarak kabul edilir.

etik kurul başvurusu yaparken, çalışmaya hassas popülasyonların dahil edilip edilmeyeceği, edilecekse bu gruplara yönelik alınan tedbirler detaylı belirtilmelidir.

ingilizcesi vulnerable subjects olup, incinebilir grup diye tanımlanan yerler de vardır.

hassas popülasyon - 1 favorites -
kan şekeri kontrolü ve zayıflama konularında çok kullanılan, bu yüzden suistimale de çok açık bir kavramdır.

glisemik indeks nedir?

glisemik indeks, gıdaların birim zamanda kan şekerinizi yükseltme potansiyelini ölçen bir standarttır. 1980’lerinde başında david jenkins ve ekibi tarafından ortaya atılıyor (kaynak). amacı, diyabet hastalarında glisemik kontrolü yani kan şekeri kontrolünü kolaylaştırmak. ölçümler sonrasında her gıda için bir değer belirleniyor ve bu değere göre diyabet hastalarına neyi yiyip neyi yememeye dikkat etmesi gerektiği söyleniyor. buraya kadar herşey çok güzel. ama pratikte bazı sorunlar var.

sorun 1 - glisemik yük

glisemik indeks gıdaların 50 gramıyla hesaplanıyor. biri gelip size pirinç pilavının glisemik indeksi bulgur pilavınınkinden yüksek derse, bu, 50 gram pilav için geçerlidir. ama insanlar bunu yemeğin tümüne atfeder. bulgur yersem pirinç pilavından daha az şekerimi yükseltirim diye düşünür, oysa 1,5 tabak bulgur yerseniz 1 tabak pirinç pilavından daha çok şeker almış olursunuz. buna da glisemik yük denir. yani glisemik indekse göre gıdaları yüksek - orta - düşük glisemik indeksli gıdalar diye üçe ayırıp şunları yiyin bunları yemeyin gibi bir ifade doğru değildir.

sorun 2 - insülin indeksi

aldığınız besinin içindeki karbonhidratlar o besinin glisemik indeksini etkiler ama bu değeri belirleyen tek faktör değildir. örneğin besinin içindeki doymuş yağlar da insülinin kan şekerini düşürmesine engel olacağından glisemik indeks tek başına anlam ifade etmez. o besinin insülini ne kadar uyardığı da ayrı bir ölçümdür ve insülin indeksi ile ifade edilir. bu, nerdeyse her zaman göz ardı edilir. oysa bu kavram da yıllardan beri bilinmektedir.

sorun 3 - besinsel faktörler

insülin indeksini de bir kenara bırakırsak, glisemik indeksi etkileyen bir çok basit faktör daha vardır. örneğin pilavın glisemik indeksi 100 olsun. pilavı ne kadar pişirdiğiniz, pişirirken ne kadar yağ koyduğunuz, dün pişirdiniz bugün tekrar mı ısıttınız ya da dün pişirdiğiniz pilavı bugün dolaptan soğuk mu yiyorsunuz... hepsi glisemik indeksi değiştiriyor. hadi herkes aynı pişiriyor diyelim, pilavın içine ne koydunuz, şehriyeli pilav, nohutlu pilav, salçalı pilav, sebzeli pilav hepsinin glisemik indeksi farklı. içine koyduğunuzu da yok sayalım, yanında beraber yedikleriniz de önemli; pilavın yanında yoğurt mu yediniz, köfte mi yediniz, öncesinde çorba mı içtiniz, sonrasında tatlı mı yediniz, yanında kola mı içtiniz, tüm bunlar glisemik indeksi değiştiriyor, hem de 1-2 puan değil çok değiştiriyor. daha aklınıza gelmeyecek o kadar çok faktör vardır ki, yemeğinizin tencereden midenize inene kadar glisemik indeksini değiştirebilecek. unutmayın bu ölçümler tek bir gıdayı belirli bir gramda yiyip belirli bir süre sonra ölçerek hesaplanıyor, işin aslı hiç birimiz bu şekilde yemek yemiyoruz.

sorun 4 - kişisel faktörler

diyelim ki, 10 kişi aynı tarlada yetişmiş pirinçleri aynı miktar yağla aynı sıcaklıkta pişirip yanında hiç bir şey olmadan yedi. maalesef glisemik indeks yine hepsinde farklı çıkar. nitekim jenkins’in deneylerinde de çıkıyor ve ortalamasını alıyor. neden? çünkü kişilerin, açlık/tokluk süreleri, metabolizma hızları, vücuttaki inflamasyon-oksidasyon süreçleri, hücrelerinde kaç mitokondri olduğu, bir önceki akşam ne yedikleri, gün içinde ne kadar hareketli oldukları, güneşe ne kadar maruz kaldıkları gibi saymakla bitmeyecek o kadar çok faktör glisemik indeksi değiştiriyor ki, bunları iki kişide bile denkleştirmek neredeyse imkansız. o yüzden o değerler, fikir vermesi açısından güzel ama glisemik indeksi yüksek gıda kötüdür, düşük iyidir gibi bir genelleme eksik ve yanlıştır. bu da bizi 5. soruna götürüyor.

sorun 5 - fruktoz

glisemik indeksi yüksek gıdaları kötüleyen, düşük gıdaları öven televizyon ve sosyal medya karakterleri var. tam tahıllı ekmeğin glisemik indeksi kesme şekerden bile kötü diyenlere bence itibar göstermeyin, zira ya sizi kandırıyor ya da konuya hakim değil. neden? çünkü kesme şekerin yarısı glukoz yarısı fruktozdan oluşur. fruktoz dokularda şeker olarak görev yapmaz, ne beyninizin çalışmasını sağlar ne kasların kasılmasını ne de kan şekeriniz düştüğünde size yardımcı olur. fruktoz şeker görevi görmediği için insülini de uyarmaz, çünkü insülin fruktozu düşüremez. peki nolur bu fruktoz, alınan fruktozun %100’ü karaciğere girer ve hepsi yağa dönüşür. oysa glukozun %80’i dokularda yakılır, %20’si karaciğere gelir, kalanın büyük bir kısmı depolanır, depolar dolunca ancak yağa dönüşür. bu yüzden içinde fruktoz olduğu için glisemik indeksi düşük gözüken bir gıda uzun vadede insülin direncine zemin hazırlar.

sorun sadece fruktoz içeren gıdalar değil, glisemik indeksi düşük fruktozsuz gıdalar da vardır. bunlar hayat sadece glisemik kontrolden oluşuyor olsaydı diyabetikler için güzel tercihler sayılabilecek gıdalar belki olabilirdi ama gelin görün ki kırmızı et ve süt ürünleri gibi glisemik indeksi düşük gıdalar var. sadece glisemik indekse bakınca gayet masum duruyorlar ama içerdikleri doymuş yağlar ve trans yağlar yüzünden vücutta inflamasyonu ve oksidasyonu tetikleyerek bir çok hastalığa davetiye çıkarıyorlar.

glisemik indeksi bulan david jenkins’in beslenmeyle ilgili söylediklerini dinlemenizi tavsiye ederim (video).

özet olarak glisemik indeksi yüksek gıda kötüdür, düşük gıda iyidir genellemesi eksik ve yanlıştır. bununla beraber insan sağlığını belirleyen sadece kan şekeri kontrolü olmadığı gibi dünyada en önemli ölüm sebebi de diyabet değildir. sizi uzun seneler boyunca sağlıklı tutacak bir beslenmenin peşinde koşmanızı tavsiye ederim.

glisemik indeks - 12 favorites -
başlığı açtıktan 14 yıl sonra bugün, görür görmez, 14 yılda gelişen teknolojinin sayesinde fotoğrafını çekebildiğim kişidir. 2006'ya ait fotoğraf bana ait değildir, mevcut başlık altında ölmüş bir linkten zamanında alınmıştır.

yer: ataköy aplus avm

https://eksiup.com/p/8g329400hfgc

peşinen edit: 14 yıl sonra böyle bir başlık açıp, izni olmadan birinin fotoğrafını paylaşmak da bir galip gelmedi değil

bakırköy'de bir aşağı bir yukarı yürüyen adam - 6 favorites -