(bkz: florya'nın anahtarı)
kendisini fatih terim ilan etmeye çalışıyor sanırım. hiç hazzetmediğim fatih terim kadar başarısı olsa, şehrin anahtarını da isteyecek sanırım. kaldı ki fatih terim de ne zaman böyle büyük planlamalar ve vaatler ile gelse galatasaraya manalı fayda sağlamadı. beşiktaş burda sergen yalçın kim asıl amk. teknik adam olarak sözleşme imzaladıysa, pozisyonundaki yetkileri ile ne yapıyorsa yapsın yok iddialar gerçekse kafa spor youtube orada duruyor. beşiktaş olmasa kim tanır bilir sergen yalçın'ı.

kendisi leicester şampiyonluğunda kadroda yoktur. beşiktaş'a da düşerek değil, muhtemelen arap çölleri haricinde en yüksek ücreti buradan alabileceği için gelmiştir.

ergen çöplüğü ekşide mini mini sergenler, kendilerini sergen sanıp gevgev konuşmuşlar. tek sorun şu ki, ne onun 100de 1 yeteneğine ne de şampiyon td apoletine sahip değiller. burdaki yalakalarını düşününce sergen yalçın yine ustruplu kalıyor demek ki. scout ekibinin önerdiği iki isim transferi söz konusu olduğunda burda burası beşiktaş kendinize gelin, bize hazır oyuncu lazım diye bilmişlik taslayanlar o iki ismin hangi takımlara ne koşullarda gidip, o takımların bir senelik ne kadar satış yaptığına baksınlar çapları yeter ve ergenlikten çıkmak isterlerse. sergen yalçın'ı bilmesek, tanımasak, tüm kariyerine şahitlik etmesek, sizin skindirik gözlerinizle trap müzikli editlerde gördükleriniz görmedik diyeceğim. genç oyuncu olup, sakat olmadığı zamanlardaki saman alevi performansları haricinde, istikrarlı performans vediği 1 gs 1 de 100. yıl şampiyonluğunda bjk performansı vardır kendisinin. tüm yeteneğine, zihinsel becerilerine rağmen önümüzdeki tablo bu. sergen yalçını motive etmek ve motive tutmak futbol dünyasının en zor işi olabilir. kısa süreli planlar bu adamın işi, bunu kendisinin kariyeri anlatıyor bize. panik anında camı kırınız ama ne pahasına? o risk de yönetimlerin ancak faturayı tüm camia öder.

kendi altında çalışmayan herhangi bir departman ile alakalı görüş belirtmek adını kim nereye düşürmeye çalışırsa çalışsın koca beşiktaş camiasında en başta ayıptır. kendisinin de haddi değildir. hadi herkes o ayıp seviyesine indi, kendi alanında kariyerinde kanıtladıkları ile senin 10 katın olan adama hiç değildir.

tüm taktiksel rijitliğine ve saydığım olumsuzluklara rağmen oynatmaya çalıştığı oyunu, skordan bağımsız bir şekilde beğeniyorum, geçiş planı bizim önde oynadığımız oyun planından üstün olan her takım dağıtır bizi. ama sorun değil biz böyle oynamalıyız. sergen yalçın da bir sonraki adımı atıp, istikrarlı peformans ile taktiksel çeşitlilik katabilir oyununa. kendi istikrarsızlığı olmasa bu oyunun üstüne koyup cl'de 0 çekmeyebilirdi. ama sorun şu ki fazlasını bekleyeniyorum sergen yalçın'dan, karşılılı hatalar ile bu serüveni de kötü sonlandırıp candaş ile haftada 2 saat takılmayı sorun edecek iç motivasyonu göremiyorum kendisinde.

(bkz: maddi manevi laylaylaylaylaaaaay oooooo türkiye)

şaşırarak hidayet türkoğlu için beklentisi olanlar görüyorum. kendisi bahsedilen yeti ve özellikelrden birine dahi sahip olsa şu anda oturduğu koltukta oturma ihtimali var mıydı?
kobe bryant'a yaptığı tertemiz bloğuna faul çalınırken de maddi manevi laylay idi, şimdi de öyle.

yaklaşık bir senedir oldukça yokuşlu bir beldede hayatıma kolaylık ve kardiyoyu birlikte sokmuş alet. evimizde 2 çeşidi de olduğu için şunu söyleyebilirim teker göbeğinde motorlu olanlar ile pedal destek motorlular arasında dağlar kadar fark var. öyle ki göbekten motorlu olanlara bisiklet denemez bana kalırsa. çünkü bu aletlerde ilk turu çevirdikten sonra artık pedalı sadece motor çalışmaya devam etsin diye eforsuz bir şekilde itekliyorsunuz, neredeyse hiç ağırlık olmuyor pedalda. bu kimileri için tercih sebebiyken, benim için bisiklet almanın mantığına çok ters bir durum. pedaldan tork desteği verenlerle hem bisiklet kullanıyor olup hem de sıkıntısız bir şekilde yokuş tırmanıp, kardiyo etkisinden de geri kalmıyorsunuz.

zeki önder özen bence akıllı davranarak bu görevi reddetti. sergen'in olduğu yerde bu tarz kurumsallaşma adımları işlemez gibime geliyor.
çok isterim ben yanılayım, birlikte güzel güzel çalışsınlar çünkü serkan reçber 20 yaş altında özellikle türk oyuncu havuzuna oldukça hakim bir isim.

sırt baskısında "kalbim seni unutacak kadar adiyse, ellerim onu parçalayacak kadar asildir" yazsa daha bir tamamlanacak tasarımlarla tadı kaçırılmış cemiyet. zamanında les benjamins ile çıkarılan koleksiyon ve iletişimi çok başarılıydı, network ve emre erdemoğlu'yla yapılanlarda ise sadece tasarımlar güzeldi. yapsanıza benzer bir çalışma düzgün bir designer ile, hem günün sonunda daha çok para ve prestij kazanır hem de transfer filmlerindekine benzer bir iletişimle belki globalde dahi adını duyuran bir çalışma olurdu. les benjamins koleksiyonu enflasyonu da göz önüne aldığınızda şimdi çıkanlara kıyasla çok pahalıydı ama ilk 1 haftanın sonunda m ve l bedenler çoğu üründe tükenmişti.

ilgi çekici şekilde başlayıp güzelleşerek devam etmiş ve şu koleksiyonu beşiktaş taraftarına layık gören yöneticilerle bence tabutuna çok sağlam bir çivi çakılmıştır bu hikayenin.

bence bize henüz düşmez, onu baştan belirteyim. onun dışında nefretlik topçu kategorimde zirveyi zorlayanlardan. 1 adam geçer, bazen üst üste 2, sonrasında bir naneye dönüştürecek oyun aklını ve o oyun aklını geliştirmek için gereken hırsı göremiyorum kendisinde. oldu da geldi diyelim, öyle inanmıyorum ki kendisine nkodu eğitilmezinin istatistiklerinin aynısını yapsa aa nasıl oldu demem. çok tırt adam bu. bizim ligde birilerine çakılmadan önce, kendisine zar atacak bir avrupa kulübü daha bulur. 1 bilemedin en fazla 3 seneye, o sene 3 büyüklerden hangisi daha kötü yönetiliyorsa ona 3milyon insta beğenisi sonrası gelir.

maça kadar boş vakit var yazayım. ne hoca değil diyorum ne de adalı başkan uçur bizi diyorum. takım geçiş oynamadan bir şablona bağlı kalarak hücum edemiyor. defansi olarak ne ön alan presi yapabiliyor ne de toplu şekilde geri alana yerleşip kapanamıyor. solskjaer de bu yapılamayanları hep aynı kadro ve dizilişle yapamıyor. aynı şeyi yaparak benzer kayıpları yaşayan birine, kaybetmiyor öğreniyor demek hiç mantıklı gelmiyor bana. oyunun içinde sayısız değişken var, ben birinin bile değiştiğini göremiyorum haftalar ve hatta artık kamplar geçtikçe. demiyorum ki elinde iyi kadro var ama beceremiyor. adam yeni birşey deneyip, çıkış yolu aramıyor. en azından bugüne kadar böyleydi. aynı şeyi deneyip farklı çıktılar hayal etmek akıl sağlığının yerinde olmadığının işaretidir, öğrendiğinin değil. öğrenen adam adapte olur, gidişatı değiştirmeye çalışır. yazdıklarım az sonra başlayacak st. patrick's maçından bağımsızdır, bunları da yenemezse her türlü muameleyi hak eder kusura bakmasın kimse. gerçi o tazminatını alıp, dünyanın en rahat ülkesine geri döner. biz tekrar her hafta azap çekmeye devam ederiz, artık iyice yerlere düşen imajımız nasıl toparlanır diye düşünmeye başlarız.