ankara-
kayseri yolunda ankaraya 40 km uzaklıkta
bala ilçesine bağlı bir köydür ama biz onu ormanıyla tanırız..beynam ormanı günümüzde ankaranın yeşil kalmış sayılı yerlerinden biridir ve piknik için idealdir. yani
eskiden buralar yemyeşildi diyebileceğimiz iç anadolunun sarı, bozkır bitkiörtülü topraklarının yeşil bir kalıntısıdır.
sarıçam ve bodur meşelerden bir dağbaşı ormanı;
bilgece.
şiirlere girmiştir; meçhul hüzünleri anlatır, içine
rüzgarı alıp verince.
ismi hızlı söylendiğinde "
ebeyin amı" etkisi yaratan ankara ormanı. örnek:
- eee
beynama mı gitsek acaba?
- ne diyon lan sen!!
bala sapağından hemen dönmeyip devam ederseniz yolu epeyce uzatarak karacaali köyü üzerinden bedava araba girişi yapabileceğiniz koruluk. değer mi? değmez. 6 milyon verip standart yoldan girin derim.
artık bala yolu bu köyden geçmemekteymiş, onu gördük. bizler gibi bala'ya kadar gidip "ulan hani nerde kaldı lan köy amk" diye şaşırmayın ve onca yolu geri tepmek zorunda kalmayın diye (tc karayolları ve tabelandıramamak); köyün üzerinden yeni çevre yolu geçirmişler. köyün içindeki yol köye kadar gidip orman sapağında bitiyor. bildiğin bitiyor, kapatmışlar moloz ve toprakla (tc karayolları ve post modern yol tasarımları).
bala belediyesinin 7 lira giriş ücreti alıp, bir gram hizmet vermediği orman.
önceden pazar günleri dahi görece olarak tenhaydı ama şimdi pazarları çok kalabalık oluyor. o yüzden cumartesi gitmek de fayda var. giriş yapan araç sayısı çok fazla ve araç başı 7 lira gibi bir ücret alıp karşılığında sadece çöp poşeti veriliyor.
-orman içi yollar berbat durumda. çukur falan değil bildiğin yol yarılmış artık, çukur bunun bir önceki aşaması.
-temizlik desen piknikçilerin insafına kalmış, genel bir çalışma yok.
-tuvalet çok ama tuvaletlerin içindeki pislik tarif edilecek gibi değil. yeni sinek türleri var amk.
-çok sayıda çeşme var ama akan sadece 1 tane. o da girişten sola sapıp aşağılara indiğiniz zaman.
ormanın doğal hali muazzam. sıfır ses, sıfır gürültü. melih'in dizayn ettiği parklarda birbirinin sırtında mangal yakan aileler türü manzaralar yok. çok kalabalık olsa dahi herkes birbirinden bağımsız. kuş cıvıltıları 10 numara. ankara sıcaktan kavrulurken dahi güneş göremiyorsunuz, o derece güzel ağaçlar. hamak kurup sallanmak için son derece müsait ağaçlar. ağaçlar çürük mü acaba diye tereddüt edip korkmayın benim gibi sığırı bile taşıyorsa siz 3 kişi aynı anda sallanın.
peşin not: pompa için ormanlık alan arayan cevval ergenlere pek tavsiye edilmez, jandarma geziyor. valla götünüzü keserim. gidin başka yerde bafileyin birbirinizi.
sabahtan, 10-11 gibi gidilmezse kalabalık/ çoluklu çocuklu aileler arasında-güneşte-yokuşta kalmış, masalara talim edebilirsiniz. derseniz ki ben piknikte masaya oturmam yere örtü serer yatarım, beynam'ın geneli hafif yokuşlu olduğu için ve yumuşacık çimler sizi beklemediği için rahat edemeyebilirsiniz.
giriş ücreti yok, belediye burayı tamamen kaderine terk etmiş. girişte bakan eden yok, sadece jandarma bir kez dolaşıyor araçla.
orman hakikaten güzel ve dipdibe olmadan oturabiliyorsunuz. söylendiği gibi ne çeşme var ne tuvalet; orman girişinde yol çatallanıyor, bir çatalda çeşme diğer çatalda piknik alanları. yani su almak isterseniz arabaya binip o berbat, yarılmış yolları taa en sonuna kadar gidip geri dönmeniz gerekiyor.
tuvalet için ise söylenecek söz yok. bebeler ve erkekler bir nebze rahat. ancak siz, eve gidene kadar tutun hanımlar. maazallah türlü türlü hastalık var, hiçbir yere dokunmasanız da nefesle kaparsınız vallahi.
ya da salın ormanın derinliklerine gitsin, amaaan, o da organik!
artık büyükşehir işleteceği için şu an kapalı olan kalıntı ormanı.
kimsenin birbirinin yediğine içtiğine karışmadığı huzurlu bir orman olmamalı ankara'da. içene sarılana karışan anfa devriyeleri, germe tente sistemleri, fıskiyeli havuzlar ve renkli spotlar olmadan gökçek gökçekliğinden eksik kalır.