yıl 1996, yaş 23.. askere gitmeden önce bir fabrikanın kalıphanesinde çalışıyorum, tornacıyım felan. pazar günü mesaiye gidilmiş, bir makinenin bakımı yapılacak. pazar mesaisinin bıkkınlığı mı dersin, laubalilik mi, ne dersen de, daha ilk hareket, çekici aldım, makinenin volanını sökerken serçe parmağıma bir vurdum ki ooooofffff.. acımdan gözüm karardı, bayılır gibi oldum yere yığıldım, sonra gözüm açıldı..
gel gör ki serçe parmak simsiyah..kan çıkmamış, manyak gibi sancı yapıyor, hastaneye götürmeyi teklif ettiler, hemen reddettim. çünkü aynısı başıma gelmiş, doktor kişisi bir penseye enjektör iğnesi sıkıştırıp parmağıma saplamış, kan çıksın acım dinsin diye..evet acı dinmişti ama elimi kestiler sandımdı.. hastane denilince hemen çocukluk anıma gidip bir boka benzemiyor diye geri döndüm.. "hayır" dedim "ben hallederim"..
gelelim hikayenin nasıl cesaret etmişim kısmına.. freze makinesini bilen bilir, çok büyük bir matkap tezgahıdır..0.7 mm matkap ucunu aldım, makineye taktım. hijyenikim ya, matkap ucunu bir de kolonyaladım, mikrop bulaşmasın hesabı.. makineyi 2800 devir hıza getirdim (çok hızlı), çalıştırdım ve çekiç vurduğum tırnağımı tuttum matkapla deldim.. tırnağı delip altaki deriye temas eder etmez de elimi çektim.. iş bittiğinde gerçekten rahatladım. fakat işin ilginci şu ki tırnağın üzerinde gayet nizami, temiz, yüsyuvarlak 0.7 mm çapında bir delik vardı ve gören kimse anlam veremiyordu, eheeh..
nasıl cesaret ettim bilmiyorum, bugün olsa yapar mıyım şüpheli, tahtalarımın tam olmadığı ise şüphe götürmez bir gerçek.
garip şeyler..
bi ara havuza gidip baya içmiştik. havuzda 3 katlı kule var. millet 1. kattan atlamaya korkarken ben en son kata çıkıp havuza götümü verip geri geri durdum. tüm kızlar aşağıdan bana bakıyor. cesaret o biçim. ellerimi kuş gibi açtım, buraya kadar her şeyi hatırlıyorum. hoppp sonrasını hatırlamıyorum.
gözümü bi açtım çevremde bir sürü insan. açılın açılın nefes alsın diyorlar.
bir gün, hiç unutmam, genciz tabi o zaman. kan deli akıyor. bende ki nasıl bir cesaretse kırmızı ışıkta geçmiştim. yol boştu gerçi ama sonuçta her an biri çıkabilirdi. mobeselere yakalanabilirdim. neyse ki sorun çıkmadı. çok büyük bir riskti ama, kesinlikle buna değmişti. evet, ot gibi yaşıyorum.
* sevgilinin ailesi evdeyken sevgiliyle seviştim.
onlara gitmiştim. ailesi geldi. ben odasına gittim. dolapta saklandım taa ki ailesi uyuyana kadar. herkes yatınca kapıyı kilitledi. sabaha kadar seviştik. ertesi gün yine aynı.
* sevgiliyle asansörde sevişmiştik.
yine onu görmeye gitmiştim. akşam evine bırakıyordum. niye bilmem o asansöre bindiğinde ben de bindim. ara katta bastım stop'a. inanılmaz bir adrenalindi o da. babasının da aşağı yukarı geliş saatleri idi.
* 10'dan fazla kişiye kafa tutup hayatımın en güzel dayağını yedim.
o zamanki sevgilim akşamları yalnızdı evde. babası yoktu. annesi de dükkan işletiyordu ve biraz geç geliyordu eve. bize yakın oturuyordu. ona birkaç kişinin musallat olduğunu söyledi. bazen evde iken o kapısına dayandıklarını söyledi. akşam bir turlayayım dedim onun evinin orda. baktım elemanlar orda. birkaç kişiler. daldım aralarına. herifler orda biraz dövdü. sonra sürükleyerek birkaç blok ötede boş arsaya götürdüler. it kopuk ne kadar arkadaşı varsa geldi. baya bir kalabalıktılar. hepsi teker teker dövdü diyebilirim. bir ara kendime geldiğimde hayal mayal öldüğümden korkmuşlardı. sonra su falan verdiler. ben de tükürdüm kanlarla suyu. yine dövdüler. yine kendime getirdiler. yine tükürdüm. saatlerce dayak yedim saatlerce biat etmedim ibnetorlara. velhasıl sonra yürüyemediğimden sokağımın başına kadar sürükleyip beni kaçtılar.
* uludağ üniversitesi yurdunda 4 kişiden süper bir dayak yedim.
odamda antalyalı bir çocuk vardı. çok temiz sakin bir çocuktu. buna yurt şakası yapıp altına işetmişler. çocuk ağlaya ağlaya odaya gelirken gördüm. 4 kişi de bunla dalga geçiyordu. meğer şakayı yapan onlarmış. hepsi ayı gibiydi. olayı öğrenince dayanamadım daldım ibnelere. neyime güveniyorsam. ağzıma sıçtılar resmen koridorda. kanlar içinde çömeldim oraya. bunlar gitti 3. kattaki odalarına. o arada bizim solcu tayfa geldi. bir yerden duymuşlar dayak yediğimi. kim kim diye ısrarla sordular. söylemedim olay büyümesin diye. aslında olay büyümesin diye uğraşmamın sebebi antalyalı çocuğun mevzusunun yayılmaması idi. ama birisi söyledi. bunlar toplanıp gittiler. benim başıma da 2 kişi kodular. bir saat kadar odalarına hapsedip dövmüşler. sonra teşkilat dedikleri it kopuk tayfası öğrenmiş. bizden başkası adam dövemez diye bizimkilere siz gidin biz döveceğiz demişler. sabah saat 5-6'ya kadar dövmüşler. sonra sıkılıp çocuklara zorla birbirlerini dövdürmüşler. o hafta 4'ü de yurdu terk etti.
* ramazan günü yurt internet kafesinde sabahlarken teşkilatçılara daldım.
counter oynuyoruz ve 35 civarı kill yapmıştım hiç ölmemiştim. lavuğun birisi "kim lan bu albastropos çıksın oyundan yoksa sikecem" diye bağırdı. ben de ona bağırdım. lavuk sen kimsin lan moduna girdi. ben de ona aynısını dedim. "ben buranın fedaisiyim" dedi. bono kahkahayı bastı tabi:) teşkilatın yıkım ekibindenmiş ibnetor. lakabı da azrail'di. yurdun en beyinsizi diyebilirim yani. neyse birbirimize girdik. neyime güveniyorsam geri vites de yok amk bünyesinde. ayırdılar. akşam bunlar toplanıp geldiler. biraz dayak yedim. yine odanın orda ağzımın yüzünün kanını temizlerken bizim solcu tayfa gördü beni. toplandılar. bu sefer teşkilatı al aşağı etme fikri ortaya atıldı. herkes bilenmişti zaten. bunların odasını bastık. reis meis yıkım elemanları dedikleri hanzolar vs. alayını sabaha kadar dövdük. reislerden bazıları o hafta yurdu terk etti. bir daha da beni gören yolunu değişti kalanlardan.
* üniversite zamanı babama dükkanda yardım ederken ve tekken haraca gelenlere daldım.
babam kahvede idi her zamanki gibi. dükkan zeytinburnu'nda idi. birkaç lavuk girdi dükkana. müşteriler varken abuk subuk konuşarak hem milleti kaçırdılar hem de mobilyalara tekme falan atmaya başlayıp anlamsız tehditlere başladılar ve para istediler. kasanın anahtarı cebimde idi. kasada çok para vardı. silah da vardı. yazıhaneye doğru yöneldim. ilk etapta aklımda silahı alıp indirmek vardı bunları. ama baktım hiçbirinde silah yoktu. denk olmaz diye yazıhanede metal askılık sopası aldım elime. sopa olan elimi kapının orda sakladım. bunlar yaklaşınca ilk gelenin kafaya bodozlama indirdim. yığıldı kaldı. arkadaki bıçak çekti. bıçağı salladı ve şans eseri sopayı salladığımda bıçağa ve eline geldi. bıçak düştü. sonra burnuna gömdüm sopayı o da pert. diğeri de hışımla gelirken kafasına indirdim lavuğun. sonra öldüresiye vurdum hepsine. kaçtılar. babama söylemedim. aslında salaklık ettim. babam da deli dolu adamdı o zamanlar. kim olduklarını bulur başını belaya sokardı. haftasonu dükkan kurşunlanmıştı kapalıyken. babam kurşun deliklerini sokakta kavga edenler vs yapmış sandı. birdaha gelen olmadı. ama tırsmıştım çok.
* arkadaşa döner bıçağı çeken texas grubu elemanının önüne siper oldum.
üniversiteyi yeni kazanmışız. yeni yeni insanlarla tanışmışız. basket playoffları bursa'da. beşiktaş da playofflarda idi. beşiktaşlı olanlar gidelim dedi gittik. bir tanesinin arıza çıkartacağı belli idi. bursalılara saydırıyordu malum husumetten dolayı. dedim ki bunlarla oturmayalım karşı tribünde duralım. durduk ama kurtulamadık. maç sonuna kadar texaslılar bjk'ye amma sövdü. maç bitti yırttık derken olaylar gelişti. bu dengesiz bir bursalının kafasına vurup kaçmış. mal herif. eleman da çekmiş döner bıçağını. bunlar koşup giderken olayı anlamadım. sevgilimle telefonda konuşuyordum. döner bıçaklı olan yanımdaki arkadaşımı, kafasına vuran sandı. tam ona bıçağı indirecekken telefonda olmayan elimle bıçağı tuttum. elim kanadı falan ama bırakmadım. yanımdaki arkadaş da kaçtı ibnetor. daha yeni tanıştığın adamlar amk. ne don kişot gibi çıkıyorsun. adamlara siper olduğun halde anında satıyorlar. texaslı çekmiş hapı gözler uçuk. küfür ediyor, ben de sakinleştirmeye çalışıyorum. bıçağı bıraktım bir daha indirmeye çalıştı yine tuttum. herif bırakmayıp da sürüse bıçağı keserdi parmakları komple. şans tamamen. bizimkiler uzaklaşınca iyice, adamı başka yere yönelttim. metroda bunları görünce yüzlerine tükürdüm. ibnetorlar. 12 sene geçti hala sinirim geçmedi.
* köpek korkum yüzünden başıma gelen enteresan bir olay
köpeklerden korkarım. bir gün silivri taraflarında bisikletle giderken az önce bir çocuğu ısırmış ve sahibi tarafından sakinleştirilmeye çalışılan bir köpeğin yanından geçiyordum. ısırdığı çocuğa da bir yandan insanlar müdahale ediyordu. köpekle göz göze geldik. ayı gibi köpek. kapkara. göz göze gelince sahibinden kurtuldu ibne düştü peşime. bastım gaza. yürüyüş yolundan anayola daldım. dalar dalmaz bir kum arabası yani fatih kamyonun altına giriyordum az kalsın. inanılmaz bir refleks gösterdim. pedaldaki ayağımı bisikletin orta kirişine basıp zıpladım. diğer yürüyüş yoluna uçtum. bisiklet kamyonun altında kaldı. saniyelik olaylar. ölümle burun buruna geldim. köpek hala peşimde. orda bir bahçe kapısı gördüm. üstünden atladım ve girdim içeri. amk içerde 2 köpek gördüm ileride. üzerime nasıl koşuyor götoşlar. baktım atlamaya gerek yok yanda kapı varmış. açtım ve geri çıktım. 1 köpekken oldu 3. hepsi peşimde kaynatasızların. eskiden koşucu idim maratonlarda. hızlı koşarım yani. topukladım. evren sanki bana sırıtıyor amk. her bahçeli evin önünden geçerken bir köpek daha takılıyor peşime. yola atladım. yine araçların arasından ölüm tehlikesi atlata atlata öte tarafa geçtim bir aracın üzerinden uçarak. orda da bir bakkal vardı. oraya ışınlandım resmen. yıllar geçti.15 sene belki. ama o fatih kamyonun altında kalmaktan kurtulduğum hareketi ve sonraki yola dalışımda giden aracın ön kaputunun üstünden uçarak öte tarafa geçtiğim hareketi hala bugün gibi hatırlarım ve nasıl yaptığımı anlamam. aklıma seyit onbaşı gelir. bazen gerçekten bazı şeyleri fizikle bilimle açıklayamıyoruz. mümkün olmayan şeyler bunlar normal şartlarda.
(bkz:
istifa etmek)
1 değil, 5 değil. sürekli makas değiştiriyorum.
ama bi şey diyim mi? işe yaradı. olmak istediğim yere vardım. o an tüm korkularıma rağmen
vazgeçme cesareti göstermeseydim, bugünkü halimi rüyamda göremezdim.
o iç ses var ya, onu dinleyin. bayağ akıllı çocuk.
askerliğim doğuya çıkmış, uçakla gideceğim. topçular iskelesinde otobüs arabalı vapura girmiş fakat vapurun yarısı boş. bir sigara alayım diye otoparktaki büfeye gidiyorum. sigara satmıyorlarmış. otobüse döneyim o zaman diyorum ki vapur hareket etmeye başlamış, arka kapak kapanıyor yavaş yavaş. uçak biletim, eşyalarım, her şey otobüste. bir depar atıyorum hareket etmekte olan vapurun neredeyse yarısı kapanmış kapağına zıplayıp asılıyorum. bir yirmi cm. daha uzakta olsa suya düşeceğim ve vapurun pervanesi muhtemelen beni kıymaya çevirecek! kendimi çekip vapurun içine yuvarlanarak giriyorum. az önceki akıl almaz aksiyona şahit olmuş, yakmak üzere olduğu sigarası bir karış açık ağzından düşeyazan adamdan rica ediyorum bir dal sigara verir misiniz? bu sigara öldürecek bir gün bizi diyerek uzaklaşıyorum.
sene 95. orta 3 öğrencisiyiz. ramazan ayı. ankara-güvenpark. aldık üç bira, parkta oturuyoruz. az ötemizde polisler var. biraz sonra bir polis geldi yanımıza.
polis:
- arkadaşlar biz de yaptık zamanında ama şimdi ramazan. hadi kalkın.
biz:
- tamam abi, bitirip kalkıyoruz.
biz muhabete devam edip biraları götürüyoruz. biraz sonra ikinci polis geldi:
- gençler, hadi kalkın bakıyim.
biz:
- tamam abi, bitirip kalkıyoruz.
yine muhabbete devam. az sonra üçüncü polis geldi:
- siktirin amına koduklarım!!!
bunun dilinden anladık.
başlığa uygun bir anı sanırsam.
1. sinif, hoca sinifa donup "hadi biri bize sarki soylesin" dedi. ben de babama bir gece once tarkan - kuzu kuzu soylemisim ve babamin da 10 numarasin gazini almisim, kaldirdim parmagi. tahtaya dogru yururken bir seylerin yanlis gittiginin farkindayim ama caktirmiyorum. basladim soylemeye siniftakiler tepkisiz, hoca "tamam kizim" dedi yarisina bile gelmeden. susup yerime gectim. bir daha da babamin gazina gelmemeyi ogrenmistim...
bir erkek olarak bir erkeğe açılmak, ona onu sevdiğini söylemek, ona aşık olduğunu ve bunu önleyemediğini söylemek.