düşük zeka örneği olan 19 safsatasına müslümanların %99u inanmıyor zaten. iddia ettikleri sisteme daha toplam ayet sayısı bile uymuyor. bu yüzden kurandan ayet çıkarıyorlar, hesap tutsun diye.
ayrıca islam'a göre kuran'da herhangi bir mucizenin olması imkansızdır. çünkü mucize olursa "inanma" işi ortadan kalkar, "bilme" işi devreye girer. bu durumda da inanmanın ve imtihanın anlamı kalmaz.
ayrıca başlık yanlış açılmış. "ateistlere ödüllü meydan okuma" diye bir tartışma konusu olamaz. "müslüman olmayanlara ödüllü meydan okuma" diye bir tartışma konusu olabilir. zira iddianın sahibi olan şahıs bir müslüman. yani onun gerçek iddiası aslında şu: "muhammed'in insanlara getirdiği ve 'bu sözler bana yaratıcıdan geldi' diye bahsettiği ayetler gerçekten yaratıcıdan gelmiştir." bunun karşısında müslüman olmayan diğer kişiler, yani ateistler, nihilistler, deistler, agnostikler, hristiyanlar, yahudiler, budistler, hinduistler, şintoistler vs ise; "muhammed ayetleri aslında kendisi üretmiş ve insanları bunların tanrıdan geldiğine inandırmıştır" iddiasında bulunmaktadırlar. tüm bu gayrimüslim gruplar islam'a göre kafirdir ve hiçbir koşulda cennete giremezler. dolayısıyla "ateistlere" ifadesi yanlıştır. "gayrimüslimlere" ifadesi doğrudur.
ne ateist ne deist olan bir birey olarak, benim siz ateist kardeşlerime naçizane önerim, ateizmin doğru olduğunu varsaysak bile, ateizmin doğru olduğu anlatımına hiç yönelmemeniz gerektiğidir. inanın çok faydasız. yıllardır bu konular üzerinde binlerce insanla iletişim kurdum. hangi söylemde hangi fayda/zarar çıktısı alınıyor tecrübeliyim. toplumun ateizm tartışmasına gelebilmesi için daha yüzyıllar var.bizim asıl konumuz; muhammed vahiy aldı mı almadı mı konusudur. ilk basamak budur. bunun çözümü basittir. "bir yaratıcı var mı" veya "bir yaratıcı kendisinin yaratılmadığından emin olabilir mi" veya "matrix gibi bir simülasyonda olabilir miyiz" tartışmaları daha ileri seviye felsefi tartışmalardır. (örneğin, çok sayıda ateistten, simülasyon teorisine ihtimal verdiklerine dair ifadeler duydum. bu konuyu bilimin sahasında görüyorlar. çok sayıda ünlü fizikçi de bu teoriye ihtimal veriyor ve bu konu hakkında konuşuyor. simülasyon teorisinin teknik olarak yaratılış'tan pek bir farkı yok. yaratılış fikrinin illa kusursuz yaratıcı/tasarımdan ibaret olması gerekmez. bir "kusurlu yaratılış" inancı da olabilir)
muhammed vahiy aldı mı almadı mı tartışması ise bunların yanında çok basittir, ana sınıfı seviyesidir. yaşanan tartışmalara baktığımız zaman görüyoruz ki, müslümanlar deizm argümanlarıyla islamı savunuyorlar. fakat onların inancının doğru olması için yaratıcının varlığı yetmez. deistler, hristiyanlar vesaire; muhammedin vahiy almadığını, ayetleri kendi uydurduğunu söylüyorlar. yani mevcut olan ve olması gereken asıl cepheleşme, bir tarafta müslümanlar, diğer tarafta müslüman olmayanlar şeklinde olmalıdır. müslümanların kendilerini "tanrı var diyenler" grubu içine atıp, kendilerine güvenli alan sağlamasına izin verilmemelidir. karşı cephe gereksiz biçimde büyütülmemelidir.
(bkz:
2 haziran 2024 ekşi sözlük'teki inanılmaz sansür/@dos gardenias)
(bkz:
kader baştan belliyse neden cehenneme gideceğiz/@dos gardenias)
(bkz:
dinlerin masal olmadığının kanıtı/@dos gardenias)
(bkz:
tübitak'ın skandal evrim makalesi/@dos gardenias)
(bkz:
tanrının evreni yaratma nedeni/@dos gardenias)
(bkz:
kuran'ın insan yapısı olduğunun delilleri)
https://x.com/aklingozu_7yykuran ayetlerinin tanrı kelamı olmadığı gerçeğini anlayan insanlarımız da geçmişte müslümandı. bu insanlar uzaydan gelmedi. %99,99'u eski müslüman. ben de bir zamanlar öyleydim. islam'ı eleştirenlere karşı şiddetle savunurdum. mantıksız olduğu söylenen noktaları kendi zihnimde bir mantığa bürüyüp, çeşitli mantıksal gerekçeler üreterek anlatırdım. tabii ki kuran'ı hiç okumamıştım.
bazı insanlar ayetlerde bilimsel hatalar ve mantıksal çelişkiler olduğunu söylüyorlardı. benim bunlar hakkında pek bilgim yoktu. tartışmalarda onların iddialarını çürütecek sağlam savunmalar yapabilmek amacıyla kuran'ı baştan sona okumaya karar verdim. önce bilgi sahibi olmalıydım. başlarken hiç aklımda ayetlerin tanrı kelamı olmayabileceği ihtimali yoktu. içime zerre şüphe düşmemişti.
sadece öğrenip savunmak için okumaya başladım. tek başımaydım. yaşadıklarım şok ediciydi. mutlak gerçeği anladığım zaman birkaç kez ağlamıştım, çok üzücüydü. ayetler bariz olarak insan üretimiydi, kusursuz bir varlık tarafından söylenmiş olması imkansızdı. bu tabii ki tanrının olmadığı anlamına gelmiyordu. diğer dinler, peygamberler, kutsal metinler hakkında fikrim yoktu fakat bu kesinlikle tanrıdan gelmemişti. ve tanrıya çok büyük bir hakaretti.
şimdi bile başlıktaki entrylere göz gezdirirken gördüğüm savunma yazılarına gülüyorum. benim eski halim gibiler. benim gibi çırpınıyorlar. çeşit çeşit gerekçeler, kendi zihinlerini ikna ettikleri mantıksal varsayımlar vesaire. bu canhıraş savunmaları yapmamızın tek sebebi doğduğumuz zaman annemizin, babamızın, dedemizin, ninemizin müslüman olması. onların bize bu doğru diye anlatmaları. varsayımsal bir senaryoda, bin tane bebeği doğdukları an ailelerinin elinden alıp, toplumlarından koparıp, izole bir ortamda sadece konuşmayı ve okumayı öğreterek yetiştirsek ve 20 yaşına geldiklerinde ayetleri okutsak, tanrıdan geldiğine inananların sayısı ya sıfır ya bir çıkar.
birisi demiş ki, "hiç kimse çobanlıktan kendini peygamberliğe geçirmez. başka kademeleri atlar." :))...... önümüzde daha yeni yaşadığımız bir fetullah örneği varken bunu söyleyebilmek akıl tutulması. insanlar tam olarak bu şekilde peygamberliğe/mehdiliğe/mesihliğe geçerler. olmazsa olmazlardan birisi de mucizedir. hepsinin çeşitli birtakım mucizeleri vardır.
birisi demiş ki, "eğer peygamber kendisi yazmış olsaydı kesinlikle kendisi için ayrıcalık koyardı"
"ey peygamber! biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. ayrıca, diğer mü’minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini peygamber’e bağışlayan, peygamber’in de kendisini nikâhlamak istediği herhangi bir mü’min kadını da (sana helâl kıldık.) mü’minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." ahzab/50 - diyanet işleri (şimdi buna karşılık vereceği iki cevap ihtimali var. 1) bunun bir ayrıcalık olmadığını söyleyecek. 2) bunun bir ayrıcalık olduğunu kabul edip, bunun niye olması gerektiğine dair gerekçeler anlatacak)
birisi demiş ki, "allah sürekli akledin, beyninizi kullanın der"
"yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki,
düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (dolaştılar, ama ibret almadılar). çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur." hacc/46 - diyanet işleri
"andolsun biz, cinler ve insanlardan,
kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. işte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. işte bunlar gafillerin ta kendileridir." araf/179 - diyanet işleri