aşk-ı memnu

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

bu hikâyedeki en temel sorun, bihter'in ağır işsiz olmasıdır. oldukça zengin bir ailede, boğaza nazır yalılarda büyümüş, amerikalar'da okumuş bihter'in şu hayatta insaniyet namına işe yaradığı bir tek konu yoktur. bakmayın dandirik bir yardım vakfının başkanlığını yürüttüğüne. sabah uyandığı andan itibaren, yatak odasından başlayarak evin her noktasında bir şey arıyormuş gibi sürekli dolaştırdığı gözleri, kendi amaçsızlığının bir türlü farkına varamadığı için oldu bütün bunlar.

2 sezon boyunca ne bir hobisine, ne bir arkadaşına, ne herhangi bir hedefine şahit olamadık. gardırop yenilemek, saçlarını maşalamak, tek kaşını kaldırıp elinin altında kim varsa azarlamak ve bayıla bayıla evlendiği kocasını, çapsız, saygısız, megaloman yeğeniyle aldatmak dışında hiçbir şey yapmadı. hepimiz biliyoruz ki uğraşısı olmayan insan, diğer insanlara sarmaya ve fesat üretmeye başlar. bihter hanım uyanıyor, kahvaltısı hazır. onun için birileri evi çekip çeviriyor, temizliyor, düzenliyor. parayı kocası kazanıyor. çocuklara dadı bakıyor. hanımefendi hiçbir şey yapmadan, üretmeden bomboş yaşıyor. hipopotamın üzerinde konaklayan kuş bile karşılığında hipopotamı zararlılardan temizliyor. insan aklını kaçırır bu kadar boşluğun ve amaçsızlığın ortasında. diğer yandan, elinin altında bunca imkân varken bu kadar boş ve amaçsız yaşamak da ayrı bir vizyonsuzluk gerçekten.

hayatının ortasında yer alan bu boşluk ve amaçsızlık öylesine büyük ki aynı oranda bir tatminsizliği de beraberinde getiriyor. hiçbir şey bihter'i mutlu etmeye yetmiyor. ruhu, beslenemediği için ölen her şey gibi hızla ölmeye başlıyor. o ise bu ölümü, aşk zannettiği saplantının verdiği acıya bağlıyor. oysaki behlül'e hissettiği şey de aşk değil aslında. içindeki ele geçirme güdüsü ve değersizlik hissi o kadar şiddetli ki tamamen kendisine ait olduğunu zannettiği behlül, tek nefeste sönüverecek bir çiçek olan nihal'e bıyık burmaya başladığında, bihter deliye dönüyor. evet, her şeyi olan bihter, etrafındaki bütün kadınları bir şekilde dölleyebilmek dışında bir yaşam amacı, işe yarar herhangi bir niteliği bulunmayan ve ne hikmetse bu içi boş haliyle cümle kadınları peşinden koşturabilen behlül'e yeniliyor. çünkü bihter, aslında kendisini hiç sevmeyen, yaşamına anlam katmayı başaramadığı için içindeki nefretle zehirlenen, hırslarında boğulup, mutsuzluk içinde çürüyen, amaçsız ve yararsız bir kadın olmanın ötesine hiçbir zaman geçemiyor.
18 favorites - -
eğer bugünlerde bir gece yarısı ziyagil yalısına uğrarsanız; havaların serinlemeye başladığı bu mevsimde, kuvvetli esen bir rüzgarla koruda bihter'in çığlıklarını duyabilirsiniz. atölyeye doğru yönelirseniz karanlıkta sırtı dönük oturan adnan beyi görebilirsiniz. penceredeki karaltının uyku tutmayan matmazel olma ihtimali oldukça yüksek. bir fener yardımıyla merdivenlerden çıkarken firdevs hanımın kahkahaları sizi biraz ürkütebilir. salona doğru yönelirseniz ortalarda kimsenin olmamasına rağmen güzel yemeklerle donatılmış masaya anlam veremeyeceksiniz. nefesinizi bile tutup kulak verirseniz süleyman efendinin horlama seslerini duyabilirsiniz. beşir'in öksürük sesleri hala odasında yankılanıyor çünkü öksürükleri en çok geceleri artıyordu.

son olarak; üst katlardan gelen, rüzgarın kapıyı çarpma sesi silah sesine ne kadar da benzemektedir.
0 favorites - -