g.saray'ın oyunculardan öte bir sorunu var. bu sorun çözülmediği sürece, hele trabzon gibi güçlü bir ofans gücü karşısında çok umutlu olamıyorum. fm'ci gibi takılmaya başlayan terim biraz kendisini futbola ve kadrosunu iyileştirmeye, geliştirmeye verirse g.saray ligin her zaman favorilerindendir ama takım olabilmek adına da yeterli bir süre geçirmedik.
g.saray'ın şansı trabzon'un o aşırı motivasyondan kaynaklanan "loser" yönünün ya da defansına hâlâ çözüm üretememesinin ağır basması olabilir.
onun dışında g.saray'ın maçtan galip ayrılması muslera'nın hata yapmamasına, stoperlerin baskı altında saçmalamamasına, orta sahasının kağıt helva gibi güçsüz ve dirençsiz olmamasına, ileri hattının rakibin içinden geçmeye kalkacak kadar aklının havada olmamasına bağlı.
o yüzden trabzon karşısında fenerbahçe olsaydı, maçın mutlak favorisi fenerbahçe olur ve maç trabzon'da da olsa muhtemelen 3-1 alırdı. çünkü fenerbahçe baskıyı iyi yönetebiliyor ve trabzon aşırı motive olduğu her an doğru bildiklerini yanlış yapabiliyor.
g.saray'da terim ise oyun dışındaki faktörlere eğildikçe oyundan kopup farklı gündemlerin peşine sürükleniyor. tff, lig fikstürü, yayıncı kuruluş, hava koşulları, maç saati, hemen her şey gündem olabiliyor ama asıl gündem olması gereken futbola bir türlü sıra gelmiyor. terim'in kafasındaki her ne ise sahada göremediğinde tecrübesine tezat bir panikle 3 oyuncu birden değiştirerek takımının belli belirsiz tüm kurgusunu ve oyun düzenini de kaotik bir şekle sokuyor. işe başlarken güvendiği gençler, istediği sonuç gelmediğinde yerlerini babel'e, arda'ya, ömer bayram'a bırakıyor ve anında düşen takım oyunu ve direnci rakiple farkı daha da açıyor.
özellikle 4 büyüğün borca batıklığının artık düzeltilemez bir boyuta geldiği şu dönemde g.saray'ın yine aynı teknik direktörün aldırdığı topçular yerine yeniden 10 futbolcu alma, fenerbahçe'nin büyük bölümünü henüz geçen sene aldığı 17 oyuncuyu gönderme lüksü olmamalı, olamamalı. alırken de gönderirken de zarar ediyoruz, bu havuz nasıl su tutabilir?
beşiktaş'a bir şey diyemiyorum zira cl ayakbastı parası ile güzel bir kadro oluşturdular, cepten yemek yerine gelen gelirden karşılamış oldular. dahası cl'de bir üst aşama için olmazsa olmaz takviyeler yaptılar. bu sene ne kadar başarılı olduğu önem taşımaksızın seneye daha mütevazı kadroya geçiş yapacaklardır. zira seneden itibaren muhtemeldir ki hiçbir takımımız cl yüzü göremeyecektir.
trabzon'a da bir şey diyemiyorum zira 3 büyükten daha az borçları olduğu gibi çok uzun zamandır şampiyon da olamadılar. "ya herro, ya merro" demelerinin zamanıdır. o kadar lüksleri olsun. ama ellerini kollarını bağlayan bir aşırı motivasyon sorunları var ki şampiyonluk iddiasını yitirdikleri anda sıradanlaşabiliyorlar.
şampiyon bir tane olacağına göre muhtemelen şampiyon olacak olan bu 4 büyükten 3'ü zarar yazacaktır sezon sonu. borçlara yeni sıfırlar eklenecek, gönderileceklere içeriden para verilecek, alınacaklara ayrıca bütçe oluşturulacak ve bu borçlu yapı bu kulüpler gerçek anlamda şirket haline gelene dek, yani bir sahipleri oluncaya dek devam edecektir.
gerçek anlamda şirket olduklarında da kâr etmeyen ve kâr elde etmesi mümkün bulunmayan her şirket gibi tarihe karışacaklardır. dışa bağımlı bir ülke olarak gelirleri tl, giderleri euro/dolar olduğu sürece bu kısır döngü devam edecek, uluslararası finans yeterli kârlılık ihtimali olmadığından yatırım yapmayacak, kamu bankaları eli ile borçlarına uzatma üzerine uzatma verilen tüm bu asırlık kulüpler, vadeler sonunda siyasi iktidarlara yakın futbol kültüründen bihaber ama kaynağı belirsiz paralarını saçmaya yatkın heveskâr iş adamlarına geçecektir.
sonuç olarak bir futbolsever olarak bu maçtan çok fazla beklentim yok. ama g.saray'dan beklentim
5 aralık 2001 barcelona galatasaray maçı gibi
tık kaybettiği anda baskı ile topu yeniden kazanması, oyuncu kalitesinden ve isimlerinden bağımsız olarak her zaman ortaya direnç ve mücadele koyması, işler kötüye gittiğinde hatta kaybettiğinde dahi ayakta alkışlanmasıdır.
tıkskor tahmini: trabzonspor 2 galatasaray 1
not: gözünüseveyimmusleraartıktoparlansende