başlık altında yazılanları okuyunca tek düşünebildiğim gelinen tahammülsüzlük noktasının zirve yaptığı oldu.
kimse kimseye tahammül edemiyor. evet diyenler hayırcılara, hayır diyenler evetçilere bir şekilde sanal ortamda nefret kusma peşinde. bakın özellikle sanal ortam diyorum, çünkü gerçek yaşamda durum bu şekilde değil. kimse klavye başında yazdığı gibi cümle kurmuyor, zaten kuramaz. internet üstünde günde 1milyon küfürlü tartışma varsa, gerçek yaşamda bu oran 10-15 bile değildir. düşünseniz internet üstünde yazıldığı gibi gerçek yaşamda tartışmalar olduğunu. muhtemelen her gün onbinlerce adli vaka yaşanırdı.
hiç düşündünüz mü
murat ülker karşınızda olsa kendisine burada yazdığınız cümlelerin hangisini söyleyebilirsiniz? hadi bir de ters açıdan bakalım, karşınızda hayır diyenlerden
ilber ortaylı olsa kalkıp burada yazdıklarınızla ilgili ne söyleyebilirsiniz?
ben söyleyeyim, iki ismin karşısında da
lal kesilirsiniz. eliniz ayağınız bir birine girer çocuktan farkınız kalmaz.
siz şu an etrafınızda bulunan evet veya hayırcılarla bire bir konuşurken şurada yazdığınız hakaret kelimelerinin hangilerini kullanıyorsunuz? muhtemelen hiç birisini. çünkü biliyorsunuz ki bu kelimelerden birisini bir insanın yüzüne söylemek öyle kolay değildir. düşünüp tartarak konuşur, hatta kırıcı olduğunuz anlarda küçük özürlerinizi kelime veya mimiklerinizle ifade edersiniz. konu klavye olunca sallayıp durmak serbest, değil mi? olmamalı işte, burada yazıp çizerken daha nazik ve çözüm odaklı olunabilir. bu her iki kesim içinde geçerlidir.
varınız yoğunuz sanal ortamdan bir birinize nefret kusmak, sonrada kenara çekilmek ve izlemek. nefret kusarak hiç bir yere varılmayacağını, çözümün bir birini dinlemek ve duymaktan geçtiğini zamanla anlayacaksınız.
bırakın evet desin. bırakın hayır desin. kendi tercihini kullanıyor, bu yüzden de her insana bir oy hakkı sunuluyor ve bunu kendi inandığı değerler üstüne, güvendiği değerler üstüne kullanıyor.